Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#chp

Güncel Gazete - chp haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, chp haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP’Lİ KAPLAN NURDAĞI VE İSLAHİYE’Yİ YALNIZ BIRAKMIYOR Haber

CHP’Lİ KAPLAN NURDAĞI VE İSLAHİYE’Yİ YALNIZ BIRAKMIYOR

Gaziantep Milletvekili Kaplan, “Depremin ilk gününden bu yana Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, bölgeye gelen Genel Başkan Yardımcılarımız, Grup Başkanvekillerimiz, YDK Başkanımız ve yönetimi, MYK Üyelerimiz, PM Üyelerimiz, Milletvekillerimiz, Gençlik Kolları Genel Başkanımız ve yönetimi, Kadın Kolları Genel Başkanımız ve yönetimi, Belediye Başkanlarımız, İl Başkanlarımız, İlçe Başkanlarımız, partili yöneticilerimiz, STK’lar Nurdağı ve İslahiye’mizi bir dakika yalnız bırakmadılar. Başta Genel Başkanımız olmak üzere bölgemize gelerek, yaralarımıza derman olan herkese ayrı ayrı yürekten teşekkür ediyorum” dedi. “DEPREMİN İLK ÜÇ GÜNÜ BÜYÜK BİR ÇARESİZLİK YAŞADIK” Milletvekili, “6 Şubat sabahı, deprem haberini alır almaz direkt Gaziantep’e gittim. İlk gün gördüğümüz tablo içler acısıydı. İlk üç gün mevcut iktidarın, AFAD ve Kızılay’ın ortada yoktu. Enkaz altında yakını olan hemşerilerimizin kendi imkanlarıyla, elleriyle kazıya kazıya yakınlarını çıkarmaya çalıştıklarına bizzat şahit oldum. Ben de çok fazla yakınımı yitirdim. Can yoldaşım, yol arkadaşım önceki dönem Nurdağı İlçe Başkanımız Mehmet Çirkin, eşi ve iki çocuğu da enkaz altında çıkarılamadı. Vatandaşlarımız büyük bir özveri, çaba ile kendi imkanlarını da dahil ederek ekiplere yardım etti enkaz çıkarma çalışmalarında. Dördüncü gün nihayet çalışmalar hızlandı ama geç kalınmıştı. İlk günden bu yana İl Başkanımız Neşet Uçar, Milletvekilimiz Bayram Yılmazkaya, İlçe Başkanlarımız, Gençlik Kollarımız, Kadın Kollarımız, Belediye Meclis Üyelerimiz, partili yöneticilerimiz herkes mahalle mahalle, sokak sokak geziyoruz. Depremzedelerimizin dertlerini dinliyor, taleplerini alıyor, elimizden gelen tüm yardımları doğru ve sağlıklı bir şekilde yerlerine ulaştırmaya çalışıyoruz” diye ifade etti. “DOĞUP BÜYÜDÜĞÜM KÖYÜM ARTIK YOK” Kaplan, “Ben Nurdağı Gedikli Köyünde doğdum, büyüdüm. Bugün köyümün enkaz yığınına dönüştüğünü görmek oldukça acı verici. Bir yerden üzülürken diğer taraftan öfkeleniyoruz. Nurdağı ve İslahiye ilçelerindeki bu kadar büyük yıkımların olmasının en büyük nedeni rant uğruna verilen imar izinleri, denetimsizlik. Enkaz altında kalan binlerce canımızın sorumluları en kısa şekilde yargı önünde hesap vermeli. Kim göz yumduysa, kim izin verdiyse, kim denetlemediyse hepsi teker teker yargılanmalı” dedi. “CHP’Lİ BELEDİYELERİMİZ NURDAĞI VE İSLAHİYE’YE ÇOK ÖNEMLİ YARDIMLAR ULAŞTIRDI” Gaziantep Milletvekili, “Bu süreçte CHP’li Belediyelerimiz gerek gıda, erzak, giysi, çadır, konteyner, seyyar tuvalet, seyyar berber/kuaför gibi birçok yardımı Nurdağı ve İslahiye’ye ulaştırdı. Sabah, öğlen, akşam sıcak yemek ve içecek servisleri verildi. Depremzedelerimizin her ihtiyacına hızlı ve etkili bir şekilde karşılık verdiler. Yardımlarını esirgemeyen, bütün imkanlarını seferber eden tüm CHP’li Belediyelerimize, Belediye Başkanlarımıza, Belediye çalışanlarımıza teşekkür ediyorum, iyi ki varlar. Belediyelerimizden gelen yardımların ulaştırılmasında Gençlik Kollarımızın da emeği çok büyük. Yardımların hızlı bir şekilde doğru yerlere ulaştırılmasında canla başla, gece gündüz demeden çalıştılar. Gençlik Kollarımıza da ayrıca tüm kalbimle teşekkür ediyorum” diye ifade etti. “TÜRK ECZACILAR BİRLİĞİ VE GAZİANTEP ECZACI ODASI’NIN KATKILARIYLA DEPREMZEDELERİMİZ İLACA SEYYAR ECZANELER SAYESİNDE RAHATLIKLA ERİŞEBİLDİ” Türk Eczacılar Birliği ve Gaziantep Eczacı odasının ortaklaşa kurduğu “seyyar eczaneler” ile ilgili de Milletvekili Kaplan şunları söyledi: “Nurdağı ve İslahiye ilçelerimize Türk Eczacılar Birliği ve Gaziantep Eczacı Odamız seyyar eczaneler kurdular. Seyyar eczanelerimiz ağrı kesiciden, antibiyotiğe, şeker ilacından, kalp ve tansiyon ilacına kadar birçok ilacı ücretsiz olarak depremzedelerimize ulaştırdı. Bu sağlık açısından çok önemli ve değerli bir organizasyondu. Türk Eczacılar Birliği Başkanımız Arman Üney ve yönetimi, Gaziantep Eczacı Odası Başkanımız İrfan Demirci ve yönetimine böyle önemli ve değerli bir projeye imza attıkları için teşekkürü bir borç bilirim” dedi. “SAHADAYIZ. ENKAZ BİTENE HER ŞEY NORMALE DÖNENE KADAR SAHADA OLACAĞIZ” Milletvekili Kaplan saha çalışmalarının devam edeceğini belirterek, “Bu büyük deprem felaketinin enkazı kalkana kadar, İslahiye ve Nurdağı ilçelerimiz eski haline dönene kadar sahada olmaya devam edeceğiz. Birlik, beraberlik, dayanışma ve sevgiyle ilçelerimizi tekrar ayağa kaldıracağız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, en üst kademeden en alt kademeye kadar hepimiz elimizden geleni yapmaya hazırız. Hemşerilerim asla yalnız değildir, olmayacaktır da. Çok değil 14 Mayıs seçiminden sonra iktidarımızda tüm yaraları sarıp, daha huzurlu ve sağlıklı yaşanılabilir bir ülke için canla başla çalışacağız. Bir kez daha bu büyük felaketten etkilenen hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, vefat eden hemşerilerime Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır; yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum” diye ifade etti.

“Askeri Hastaneler açılmalıdır!” Haber

“Askeri Hastaneler açılmalıdır!”

Kendisi de kalp damar cerrahı olan Yılmazkaya, bugüne kadar yaptığı binlerce ameliyata rağmen askeri hekimliğin ayrı bir deneyim, tecrübe ve disiplin gerektirdiğinin altını çizdi. “AKP hükûmeti hiçbir neden göstermeden GATA'yı ve diğer 32 askerî hastanenin yapısını tümüyle değiştirerek sivil hastane hâline getirmiş. Bu atılan yanlış adım ordumuz ve Mehmetçiğimiz için hayati öneme sahip olan askerî hastanelerimizi ve askerî doktorlarımızı baypas etmiştir, ordu sağlık sistemi maalesef bozulmuştur” diyen Yılmazkaya TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; “Gülhane askerî hastaneleri olmak üzere tüm askerî hastanelerimizin OHAL KHK'leriyle Sağlık Bilimleri Üniversitesi aracılığıyla Sağlık Bakanlığına bağlanması sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlık hizmeti ve askerî ihtiyaçlarının ne ölçüde karşılandığının tespit edilmesini ve ilgili hastanelerin askerî personele nitelikli hizmeti ne oranda verebildiğinin ve yaralı askerî personelimize öncelik tanınıp tanınmadığının araştırılmasını, GATA ve hastanelerin yeniden açılmasına ihtiyaç olup olmadığının araştırılmasını ülkemiz açısından grup olarak çok önemsiyoruz ve bu araştırma önergesini verdik. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ülke, hiçbir devlet ordusunu askerî doktorundan ve askerî hastanesinden mahrum bırakmamıştır. Tebrik ediyorum, Hükûmet olarak bunu da başardınız. 15 Temmuz FETÖ/PDY darbe sürecinden yararlanarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin en nitelikli kurumlarının içini boşaltmaya çalışan iktidarın bu uygulamasından en büyük darbeyi Gülhane Askerî Tıp Akademisi almıştır. AKP hükûmeti hiçbir neden göstermeden GATA'yı ve diğer 32 askerî hastanenin yapısını tümüyle değiştirerek sivil hastane hâline getirmiş. Bu atılan yanlış adım ordumuz ve Mehmetçiğimiz için hayati öneme sahip olan askerî hastanelerimizi ve askerî doktorlarımızı baypas etmiştir, ordu sağlık sistemi maalesef bozulmuştur. Sadece askerî personelin tedavi süreçlerinin haricinde bu kapatma olayı yüz yılı aşkın sürede askerî hekimliğimizin kazandığı savaş cerrahisi deneyimini de ortadan kaldırmıştır. Bu alandaki birçok deneyimli tabip ve sağlık personeli görevden ayrılmış veya mesleki tecrübesinden yararlanılamayacak alanlara kaydırılmıştır. Özellikle savaş cerrahisi uzmanlığındaki doktor sayısında büyük bir oranda azalma meydana gelmiş ve savaş cerrahisinde doktor sayısı en son 347'ye kadar düşmüştür. Savaş cerrahisi çok özel bir konudur” dedi. HEM ASKERİ DOKTORA HEM DE SİVİL DOKTORA HAKSIZLIK YAPILMAKTA! Yılmazkaya, “Ülkemizin ve dünyanın pek çok yerinde kahramanca görev yapan Mehmetçiğimizin yaralanması, acil ameliyat gereksinimi, hayati tehlikeler ve olası bir savaş hâli mutlaka tecrübeli tıp bilgisinin yanında askerlik bilgisi de gerektirmektedir. Dünyanın bütün gelişmiş ordularında silahlı kuvvetlerin kendi sağlık hizmetleri ve buna bağlı uzmanlık alanları mevcuttur. Kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer tehditlere karşı savunma, hava, uzay, su altı hekimliği, harp cerrahisi gibi çok özel uzmanlık gerektiren alanlar sivil tıp fakültelerinde eğitime tabi değildir. Askerî doktor ile sivil doktorun yetiştirilmesi ve saha tecrübeleri çok ayrıdır. Askerî doktor ve sağlık personeli düzenli olarak terörle mücadele başta olmak üzere harp tıbbı üzerine eğitim almakta ve bunların tatbikatlarına katılmakta, sahada bilfiil bulunmaktadır. Askerî doktorun görevini sivil doktora yaptırabileceğini sananlar büyük bir yanılgı içindedir. Askerî doktorluk hele de savaş cerrahisi çok ayrıcalıklı bir meslektir. Sivil doktorların sahip olduğu tesisat, örgütlenme, eğitimle askerî doktorların sahip oldukları birbirinden çok farklıdır. Sivil doktorları ve personelini bugün askerimizin yaşamakta olduğu çatışma alanlarına, cepheye gönderemezsiniz; gönderseniz bile askerî doktordan aldığınız verimi sivil bir doktordan alamazsınız. Bunun aksine, askerî doktor sadece klasik tıp eğitimi alan bir insan değildir; eğitimin yanı sıra savaş koşullarındaki tıp eğitimi, askerî psikoloji, savaş psikolojisi ve askerî yönetim konularında da eğitim alarak donanımlı bir hâle gelmiştir. Cephede ağır yaralanan askerler için dakikaların bile ne kadar önemli olduğu düşünüldüğünde yaralıya kimin, nasıl ve hangi koşullarda müdahale edileceğini, hasta naklinin nasıl yapılacağını, yolda olabilecek sıkıntılarda neler yaşanabileceğini askerî doktor ve personel en iyi bilir. Askerî doktorlar çatışma ya da savaş koşullarında gerektiğinde silah kullanma ya da başka bir komutanın yerine birlikleri komuta etme yeteneğine de sahiptirler. Son dönemlerde sınır dışına yapılan operasyonlarda birçok şehidimiz olmakta; bu askerlerimize tecrübeli askerî cerrahi doktorlarımızca müdahale edilmiş olsaydı, belki şehit sayımız daha az olurdu. Çatışma alanından gelmiş, ağır yaralanmış, yanmış, uzuv kaybı olmuş, ağır şekildeki Mehmetçik'imize normal uzman hekimlerimiz, yeni mezun olmuş, uzmanlığını yeni eline almış sınırdaki illere mecburi hizmete giden doktorlarımızın gerekli müdahaleyi tam yapamayacağı aşikârdır” dedi. YILMAZKAYA, ASKERİ DOKTOR OLSAYDI BELKİ İDLİB’DE DAHA AZ ŞEHİT VEREBİLİRDİK! Yılmazkaya, “Ben kendi yaşadığım bir anımı anlatayım; Kısa dönem Diyarbakır'da askerî hastanede doktorluk yaptım. Türkiye'nin en iyi kalp cerrahi merkezinde binlerce kalp ameliyatı görerek, müdahale ederek yetişmiş bir kalp cerrahıyım. Bir gün dediler ki: "Doldurboşalttan yaralı askerlerimiz geliyor." Bizi acile topladılar, ben ve diğer yeni mezun arkadaşlarımızla hepimiz oradaydık. İçeri bir girdi bu yaralı askerlerimiz -el bombası patlamış doldurboşaltta- o kadar deneyimli insanlar olarak nutkumuz tutuldu ve durduk. Ben dâhil bütün arkadaşlarım durduk ve gördük ki askerî eğitim almış personel ve askerî anestezi doktorları, genel cerrahlar anında, tık tık tık müdahale ettiler ve bizden daha çok o askerlerimizin hayatını kurtardılar. Bakın, bu konu çok önemi. Dünyanın hiçbir yerinde ordusu hastanesinden, askerî doktorundan bağımsız değildir. Bir şekilde FETÖ/PDY'yi bahane ederek bu askerî hastaneleri kapattınız ama yanlışın neresinden dönersek kârdır. Biz, bu araştırma önergesini verdik, bu araştırma önergemize lütfen destek çıkın. Bakın, bu askerî hastanelerimiz açılmadığı sürece bu şehitlerimizin belki bir kısmının kurtulma ihtimalini de ortadan kaldırmış oluyorsunuz. İdlib'de 33 askerimiz şehit geldi. Belki orada deneyimli cerrahlar, doktorlar olsa anında ufak müdahalelerle kurtulabileceklerdi. Bu konu çok önemli diyorum ve araştırma önergemizi desteklemenizi bekliyorum” ifadelerini kullandı.

Yılmazkaya eğitim politikalarını eleştirdi Haber

Yılmazkaya eğitim politikalarını eleştirdi

Eğitim sistemindeki çarpıklıkların en büyük mağdurunun öğretmenler olduğunu vurgulayan Yılmazkaya, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede; “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre, Türkiye’de 1 milyon 140 bin öğretmen bulunuyor. Ülkemizde öğretmenlerin 975 bini resmi okullarda, 164 bini özel okullarda görev yapıyor. Yüz binlerce öğretmen ise atanmayı bekliyor. Özel okullarda çalışan öğretmenlerimiz ise birçok özlük hakkından yoksun durumda. Çünkü esnek çalışma, düşük ücret ve yoğun iş yükü koşullarında çalışıyorlar. Buna karşın Hükümet sessiz, herhangi bir eğitim eylem planı yok. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi öğretmenleri ücretli, sözleşmeli veya özel sektör şeklinde ayırmak değil; öğretmenliğin saygınlığını yükseltmektir” dedi. Yılmazkaya konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede; “İlimizde ve Türkiye’de, özel okullar arasında orta ölçekli ve büyük ölçekli okullar var. Özel okulların birçoğu yüksek fiyat uygulaması sayesinde rahat davranabiliyorken bir kısım özel okul ise ancak uygulayabildikleri fiyatlar nedeniyle öğretmenlerine yeterli maaşı veremiyor. Bu küçük ölçekli ve orta ölçekli okullar, öğretmen maaşları konusunda çok zorlanıyor. Ama öğrencilerin neredeyse yarıdan fazlası o küçük-orta ölçekli özel okullarda olduğu için öğretmenlerimizin çoğu da doğal olarak buralarda görev yapıyor.  Velililerin birçoğu haklı olarak çocuklarını, ulaşımı yakın ve güvenli olduğu için özel okula göndermek istiyor. Ve bu tercihlerin neredeyse yarıdan fazlası küçük ve orta ölçekli özel okullardan yana kullanılıyor. Ama bu orta ölçekli özel okullar diğer büyük özel okul zincirlerine göre girdi maliyetlerden dolayı fazla kar edemediği için öğretmenlerine de maaş olarak yeterli ücret politikasını hayata geçirememektedir. İşte burada yapılması gereken devletin bu özel okullar arasında girdi maliyeti yüksek olan fiyat skalası fazla olmayan orta halli okullarda detaylı bir çalışma yaparak, belirlediği düşük maaşlı öğretmenler için gerekli sübvansiyonu sağlaması. Bu konuyla ilgili MEB ve Maliye Bakanlığı tarafından gerekli çalışma yapılıp bu destek, doğrudan yada sigorta primlerine yansıtılarak özel okullardaki öğretmenlere sadece patronların bünyesinde olmadıkları, devletinde aydiyet duygusu verilmelidir. Yapılan çalışma neticesinden bu okulların tamamında belli oranda öğretmen maaşları için sübvansiyon sağlamalı ki bu eğitim emekçisi öğretmenlerimiz hak ettikleri maaşları alabilsin. Böylece hem öğretmenler hem de orta ölçekli özel okullar rahatlamış olur” ifadelerini kullandı. ÖĞRETMENİN ÖZELİ-DEVLETİ OLMAZ! Özel okullarda çalışan öğretmenlerin ekonomik sorunlarına da dikkat çeken Yılmazkaya, özel okul öğretmenlerinin aldıkları düşük maaşlar yüzünden kredi kartını, kirasını, borcunu ödeyemediğini belirterek, “Özel okullarda çalışan eğitim emekçisi öğretmenlerimiz o kadar düşük maaşlar alıyorlar ki, marketlerde çalışsalar daha fazla maaş alırlar” dedi. Eğitim emekçilerinin geçinemediğini vurgulayan Yılmazkaya şunları söyledi: “Öğretmenin temelde; özeli-devleti olmaz! Devletin anayasadaki görevi eşitliği sağlamak! Asgari ücret ve altında maaş alan özel okul öğretmenleri özel sektörün, patronların eline bırakılmamalı! Özel okul öğretmenleri için taban aylık uygulaması biran önce hayata geçirilmeli! Milli Eğitim Bakanlığı tarafından özel okullardaki öğretmen maaşıyla ilgili bir taban maaş skalası belirlenmeli, özel sektörün, patronların eline bırakılmamalı ve bu Bakanlık denetiminde olmalıdır.” Dedi. Öğretmen maaşlarıyla ilgili Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e çağrıda bulunan Yılmazkaya konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;  “Milli Eğitim Bakanlığı özel okullar için %65 zam oranı belirledi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre, Türkiye’de 1 milyon 140 bin öğretmen bulunuyor. Ülkemizde öğretmenlerin 975 bini resmi okullarda, 164 bini özel okullarda görev yapıyor.  Ancak özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin maaşları o kadar düşük ki, yeni yapılan asgari ücret ile özel sektör öğretmenlerinin maaşları asgari ücretin bile altında kaldı. Özel sektör öğretmenleri, çalıştıkları kurum ile dönem başında asgari ücretin biraz üstünde bir ücrete anlaşıyor. Asgari ücretin 8 bin 506 TL olarak açıklanmasıyla beraber özel sektör öğretmenlerinin en büyük kaygısı, patronlarının eylülde anlaştıkları maaşların üzerine çıkmak istememesi ya da verilecek farkların elden geri istenmesi. Kredi kartını, kirasını, borcunu ödeyemeyen bu öğretmenlerimiz bir markette çalışsa daha fazla maaş alır. Gelecek nesillerimizi yetiştiren eğitim emekçisi öğretmenlerimizin düşük maaşlarla çalıştırılmasıyla ilgili devlet kontrolü gerekmektedir. Öğretmenin temelde; özeli-devleti olmaz! Milli Eğitim Bakanlığı tarafından özel okullardaki öğretmen maaşıyla ilgili bir taban maaş skalası belirlenmeli ve bu Bakanlık denetiminde olmalıdır. Bu konuyla ilgili MEB ve Maliye Bakanlığı tarafından gerekli çalışma yapılıp doğrudan yada sigorta primlerine destek yansıtılarak hem öğretmenler hem de orta ölçekli özel okullar rahatlatılmış olur” ifadelerini kullandı.

CHP'Lİ KAPLAN'DAN YAPILAN SON ZAMLARA TEPKİ! Haber

CHP'Lİ KAPLAN'DAN YAPILAN SON ZAMLARA TEPKİ!

CHP Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan, yılbaşında yapılan zamlarla ilgili açıklama yaparak “Zam yağmuru başladı. Asgari ücreti 3 bin lira arttıran hükümet, 3 saatte yaptığı zamlarla parayı eritti” dedi. Milletvekili Kaplan, “Araç muayene ücretleri %122, Telsiz kullanım ücretine %122, Trafik cezalarına %122, Emlak vergisine %61, Araç satış sözleşmesi kapsamında yapılan yeni zamlar ile noter bedeli 930,09 TL oldu. Yani saray iktidarı asgari ücreti düzenledi ama aynı anda eritti de. Asgari ücrete yapılan %54.5 zam, kimi kalemlerde %100’ü geçen zamlarla eridi gitti. Yeni yıl, saray hükümetinin zam bombardımanıyla geldi. Rakamlar ülkemizdeki enflasyonun ne derece yüksek olduğunu ve alım gücünün ne kadar azaldığını ortaya koyuyor. Ülkemizdeki vergi sistemindeki adaletsizlik, artık temel ihtiyaç haline gelen cep telefonunu dahi komşu ülkelerden almaya mecbur kılıyor. Yılbaşı öncesi telefon kaydı yaptırmak için sınır kapılarında oluşan izdiham ülkemizin utanç vesikasıdır. Yanlış ekonomi politikalarıyla ülkemizin geldiği durum ortada. Vatandaşlarımız artık isyan ediyor. Artan kiralar, faturalar, yapılan zamlar altında vatandaşlarımızın aldığı üç kuruş maaş yetmiyor. Önümüzdeki seçimde, oy sandıklarında bu adaletsiz düzen son bulacak. Partimiz iktidarında vatandaşlarımız artık nefes alacak. İşinin ehli, ekonomiyi bilen, ülkemizi kalkındıracak bir politika bizim iktidarımızda gelecek” diye ifade etti.

"En Düşük Emekli Maaşı 8500 TL olmadır!" Haber

"En Düşük Emekli Maaşı 8500 TL olmadır!"

CHP Gaziantep Milletvekili Opr. Dr. Bayram Yılmazkaya, emekli vatandaşların yaşadığı ekonomik sorunları ve ülkedeki yüksek enflasyonu gerekçe göstererek en düşük emekli aylığının 8500 lira olan asgari ücrete eşitlenmesi gerektiğini vurguladı.  Yüksek enflasyon nedeniyle maaşlar eridiğini vurgulayan Yılmazkaya; “Ülkemizdeki yoksulluk maalesef çok derinleşti. Kiralardaki fahiş artışlar yüzünden geçim sıkıntısına bir de barınma sorunu eklendi. Faturalar ödenemez hale geldi. Sadece makarnaya 1 yılda yüzde 240, süte yüzde 271, şekere yüzde 195, pirince yüzde 158, domatese yüzde 221, kuru soğana yüzde 462 zam geldi. Huzurevleri ve yaşlı bakım merkezlerine yüzde 80 zam yapıldı. Yoksulluk sınırı 26 bin 485 TL, açlık sınırı 8.130,56 TL olduğu ülkemizde memur ve emekli bu maaşlarla nasıl geçinsin. Yeni yılla birlikte yapılacak maaş güncellemeleriyle birlikte memur ve emekli yurttaşlarımızın maaşları bu fahiş artışlar göz ününde bulundurularak enflasyona ezdirilmemeli!” ifadelerini kullandı. EMEKLİ BU DÜŞÜK MAAŞLARLA TEMEL GIDA İHTİYAÇLARINI BİLE KARŞILAYAMIYOR! “Yüksek enflasyon ve zamlar yüzünden geçinemeyen emekli yurttaşlarımız bir pazar, bir market alışverişini hakkıyla yapamamaktadır” diyen Yılmazkaya, “Resmi enflasyonun %84,39 olduğu ülkemizde geçinemeyen, bir lokma ekmeğe muhtaç hale getirilen emekliler temel gıda ihtiyaçlarını alacak halde bile değil!” dedi. Yılmazkaya, “İstanbul, Ankara, Gaziantep gibi büyükşehirlerde ve birçok kentte bu emekli maaşları ev kirasına bile yetmiyor! Evini geçindiremeyen, kirasını, elektriğini, doğalgazını ödeyemeyen, emeklilerimiz çok zor durumda” ifadelerini kullandı. Türkiye şartlarında hayatın çok pahalı olduğunu vurgulayan Yılmazkaya, “Memur ve emekliye yapılan maaş zamları yüksek enflasyon nedeniyle çoktan eridi gitti!” dedi.   “Türkiye’deki 8 milyonu emekli açlık sınırının altında, geri kalanı da yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Elektriğe, doğalgaza, gıdaya iğneden-ipliğe yapılan yüksek zamlar emekli vatandaşlarımızı geçinemez hale getirdi” diyen Yılmazkaya, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “En düşük emekli aylığını 3 bin 500 TL olduğu Türkiye’de toplam, 13 milyon 650 bin emekli yurttaşımız bulunmakta. Türk-İş’in açıkladığı 8 bin 130 liralık açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca emeklimiz var! Kira, ulaşım ve faturaları da kapsayan yoksulluk sınırı 26 bin 500 lira olduğu ülkemizde, hayat o kadar pahalılaşmış ki bu düşük maaşlarla yaşamak imkânsız hale gelmiş maalesef! Bağımsız kuruluşlarca yıllık enflasyonun yüzde 170 olduğu TÜİK'e göre ise tüketici fiyatlarının kasımda yıllık yüzde 84.39 arttığı ülkemizde geçinemeyen, bir lokma ekmeğe muhtaç hale getirilen emekliler temel gıda ihtiyaçlarını alacak halde bile değil! Bu nedenledir ki emeklilerin büyük kısmı ikinci bir işte çalışırken, iş arayan emekli sayısı ise her geçen gün artıyor” dedi. BÜYÜKŞEHİRLERDE EMEKLİ MAAŞLARI EV KİRASINA BİLE YETMİYOR!    Yılmazkaya, “30 yıl 35 yıl çalıştıktan sonra emekli olan bu insanlar 3 bin 500 lira emekli maaşına mahkûm edilmekte. İstanbul, Ankara, Gaziantep, gibi büyükşehirlerde ve birçok kentte bu emekli maaşları ev kirasına bile yetmiyor! Evini geçindiremeyen, kirasını ödeyemeyen emeklilerimiz durumu iyi olan çocuklarının yanına taşınıyor.  Bu maaşlarla emekli vatandaşlarımız nasıl geçinsin? Emekli yurttaşlarımızın şartlarının biran önce düzeltilmesi, insanca yaşam hakkı vermesini istiyoruz” diyerek Hükümetin emekli ve memur maaş artışlarının ülkedeki yüksek enflasyona göre revize etmesi gerektiğini vurguladı.

KAPLAN, BORÇLAR ERTELENSİN Haber

KAPLAN, BORÇLAR ERTELENSİN

Pandeminin yeniden artmasıyla birlikte esnafın ve vatandaşların ekonomik anlamda oldukça zor günler geçirdiğini ifade eden Kaplan, “İvedi olarak tüm borçlar faizsiz en az 1 yıl ertelenmelidir” dedi. “VATANDAŞLARIMIZ ZOR DURUMDA!” Pandeminin derinleştiği, döviz kurlarının artış gösterdiği bu dönemde ertelenen 2020 Temmuz ayı itibariyle kredi borçlularının sayısının 2.1 milyon kişi arttığının ve bireysel kredi borçlarının 769 milyar olduğunun altını çizen Kaplan, “Vatandaşlarımız isyanda. İşten çıkarılma yok ancak ücretsiz izinde milyonlarca vatandaşımız var. Evlerine ekmek götüremeyecek durumdalar. 3 aylığına ertelenen borçlarla bir nebze olsun nefes alan vatandaşlarımız, ülkede hiçbir şey normale dönmezken tekrar faiz yüküyle ödeyecekleri kredi ve borçların altında eziliyor. Gelir yok, gider çok. Pandeminin tekrar ciddi anlamda artış göstermesi ekonomiyi oldukça olumsuz etkilerken, Maliye Bakanı ‘her şey iyiye gidiyor’ diyor. Bu ‘iyi’yi sadece İktidar görüyor. Vatandaşlarımız da esnafımız da borç batağında. Borçlarda faizsiz bir erteleme olmazsa ülke yangın yerine dönecek” dedi. “ESNAFIMIZIN TÜM BORÇLARI EN AZ 1 YIL FAİZSİZ ERTELENMELİDİR!” Milletvekili Kaplan, artan icra ve haciz dosyalarına da dikkat çekti. Kaplan, esnafın kepenk kapatacak duruma geldiğini belirterek, “ Esnafımız, elektrik ve su faturalarını dahi zor ödeyemiyor. Kira borçları birikti. Üstüne Eylül ayından itibaren ertelenen tüm borçlar gelecek 6 ay geri ödemesiz ihtiyaç kredi ödemelerinin Eylül ayında, KDV ödemelerinin Ekim, SGK ve BAĞ-KUR prim ödemeleri Kasım ayında başlayacak. Esnafımız bu ödemeleri yapabilecek durumda değil. 1 yıl süreyle ertelenmesi gereken tüm borçların yanında, Hükümet acilen faizsiz kredi, teşvik ve hibe desteği yapılması için yeni bir ekonomik paket hazırlamalıdır” dedi.

GAZİANTEP’TE YAĞAN DOLU VE ZARAR GÖREN ÇİFTÇİLER MECLİS GÜNDEMİNDE Haber

GAZİANTEP’TE YAĞAN DOLU VE ZARAR GÖREN ÇİFTÇİLER MECLİS GÜNDEMİNDE

CHP Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan, geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te şiddetli yağan dolu nedeniyle zarar gören bölgelerin afet kapsamına alınarak, ekili-dikili arazileri olan ve dolu yağışından zarar gören çiftçilerin sorunlarını ve çözüm önerilerine Meclis’e taşıdı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi veren Kaplan, dolu afeti nedeniyle zarar gören çiftçilerin hasarlarının biran önce belirlenip, çiftçilerin zararlarının ivedilikle giderilmesi gerektiğini vurguladı. “ÇİFTÇİLERİMİZİN BORÇLARI EN AZ BİR YIL SÜREYLE FAİZSİZ ERTELENSİN!” Milletvekili Kaplan, TBMM’ye Bakan Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle verdiği önergede, dolu afetinden zarar gören çiftçilerin borçları bulunduğunu ve en az bir yıl süreyle bu borçların ertelenmesi gerektiğinin altını çizdi. Kaplan, “Seçim bölgem Gaziantep’in Nizip, Karkamış, Oğuzeli ve Yavuzeli İlçeleri başta olmak üzere şiddetli dolu yağışı nedeniyle ekili-dikili birçok tarım arazisi ve ağaçlar zarar görmüştür. Dolu nedeniyle zarar gören çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Bankası’na ve özel bankalara borçları bulunmaktadır. Ekonomik kriz, pandemi ve dolu nedeniyle çiftçilerimizin oldukça zor günler geçirdiği bu dönemde, en az bir yıl süreyle çiftçilerimizin banka ve Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan borçları faizsiz ertelenmelidir. TARSİM primlerinin yüksek olması nedeniyle ürünlerini sigortalatamamış çiftçilerimizin zararları da bu dönemde sigorta kapsamına alınmalıdır. Çiftçilerimizin sigorta, elektrik ve su borçları da en az bir yıl süreyle faizsiz ertelenmelidir. Ayrıca dolu nedeniyle zarar gören bölgeler afet bölgesi ilan edilip; çiftçilerimizin zararları ivedilikle giderilmelidir” diye ifade etti. BAKAN’A SORULAR: - Dolu afeti nedeniyle zarar göre ilçelerimiz ve köylerimizle ilgili zarar tespit çalışması yapılmış mıdır? - Zarar tespit çalışması yapıldıysa, dolu afetinden etkilenen toplam kaç dekar arazide zarar tespit edilmiştir? - Gaziantep’te, ilçeler ayrı ayrı olarak belirtilmek suretiyle dolu afetinden zarar gören çiftçi sayısı ve köy sayısı kaçtır? - Dolu nedeniyle zarara uğrayan çiftçilerimizin TARSİM kayıtlılık oranı nedir? - Çiftçilerimizin zararlarının karşılanması amacıyla su, elektrik ve sigorta gibi borçlarının faizsiz ertelenmesi için bir çalışma yapılmakta mıdır? - Doludan etkilenen ekili-dikili alanları olan çiftçilerimize nakit yardımı yapılması düşünülmekte midir? - Bakanlığınızın, çiftçilerimizin kredi borçlarının yapılandırılması için yaptığınız bir çalışma var mıdır? - TARSİM primlerinin yüksek olması nedeniyle ürünlerini sigortalamamış çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi için yaptığınız bir çalışma var mıdır? - Zarar gören bölgeler afet kapsamına alınacak mıdır? - Çiftçilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için yapılacak çalışmalar nelerdir?

Başkan Sucu gündemi değerlendirdi Haber

Başkan Sucu gündemi değerlendirdi

Sucu, Koronavirüs tedbirleri kapsamında alınan kararlardan sonra Gaziantep esnafının adeta dilenemez dilenci haline geldiğini söyledi.  Maske dağıtımına ilişkin de açıklamalarda bulunan Sucu, “Her eczanenin yanında bir AVM, her AVM’nin yanında bir eczane olmadığına göre vatandaş yine maske ulaşımında zorlanacak” dedi. CHP Gaziantep İl Başkanı Hayri Sucu, Koronavirüs tedbirleri kapsamında toplu taşıma ve market gibi kalabalık ortamlarda maske takma zorunluluğunun gelmesinin ardından son günlerde sıkça gündeme gelen maske dağıtımıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Sucu, “Her eczanenin yanında bir AVM, her AVM’nin yanında bir eczane olmadığına göre vatandaş yine maske ulaşımında zorlanacak” dedi. Koronavirüs tedbirleri kapsamında PTT üzerinden 20 ila 65 yaş arası bireylere her hafta 5 maske dağıtılacağı duyurulmuştu. Ücretsiz maskelerin dağıtımı ile ilgili yeni bir adım atıldı. Sağlık Bakanlığı ile Türk Eczacılar Birliği (TEB) arasında alınan karara göre ücretsiz maskeler eczaneler tarafından dağıtılacak. CHP Gaziantep İl Örgütü maskelerin sadece eczanelerden dağıtılacak olmasının yanlış olduğunu vurguladı. MASKE DAĞITIMI ECZANELERLE SINIRLI KALMAMALI CHP Gaziantep İl Başkanı Hayri Sucu, Koronavirüs tedbirleri kapsamında toplu taşıma ve market gibi kalabalık ortamlarda maske takma zorunluluğunun gelmesinin ardından son günlerde sıkça gündeme gelen maske dağıtımıyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Her eczanenin yanında bir AVM, her AVM’nin yanında bir eczane olmadığına göre vatandaş yine maske ulaşımında zorlanacak. Market ve pazaryerlerinin girişinde de maske dağıtımı yapılsın. Dağıtım işini zabıta ekipleriyle diğer yetkililer yapabilir. Şehrimizde eczaneler genellikle sağlık merkezlerinin ve hastanelerin bulunduğu bölgelerde. Kenar mahallede ikamet eden vatandaşların maskelere ulaşması bir hayli zor olacak gibi gözüküyor. Yetkililer bu uyarılarımızı dikkate almalı ve maske dağıtımı sadece eczanelerle sınırlı bırakmamalıdır. Her yurttaşın maske ulaşması sağlanmalıdır.” ESNAF-SOYAL GÜVENCESİ OLMAYAN GENÇLER, DİLENEMEZ DİLENCİ OLDU İl Başkanı Hayri Sucu, koronavirüs (Kovid-19) ile zor günler geçiren kentteki esnaflara daha etkin çözümler sunulması gerektiğini vurguladı. Sucu, “Koronavirüse karşı tedbirli olurken, aklıselim içinde ticaretine devam eden esnafımız ciddi sorunlar yaşıyor. Süreç ister istemez iş hacimlerine ve cirolara yansıyor. Bunun dışında belli günler kapatılan kuyumcular veya tamamen müşteri kabul etmesi yasaklanan berberler, kuaförler vb. sektörlerde var. Esnafımız iş yapmıyor ama kiraları, vergileri, personel maaşları işliyor. Bu esnaflarımızın sorunları her geçen gün büyüyor. Bu sebeple Korona Virüs salgınının esnafımıza etkileri ve esnafımızın ekonomik olarak koruması için alınması gereken önlemler için projeler üretilmeli. Esnaf, ekonominin direğidir. Halkın nabzının attığı yer esnafın dükkânlarıdır. Maalesef bu günlerde tüm ülke esnafının olduğu gibi Gaziantep esnafı da çok zor günler yaşıyor. Küçük esnaflarımız batıyor. Bunun dışında genelgeyle kapatılan işyerleri de var. Virüs salgını nedeniyle dükkânını kapatan esnafa yakmadığı elektrik, kullanmadığı doğalgaz için fatura geliyor. Esnaf arkadaşlarımız çoğu zaman siftahsız dükkân kapatıyor. Birçok esnafımızın cebinde evinin günlük geçimini sağlayacak para yok. Dükkân işleten esnaflar ve bunların yanında çalışan personelleri, ustaları, kalfaları, çırakları perişan halde. Çok zor bir süreçten geçiyoruz. Bunun bilincindeyiz ve sorunları siyasi mecrada dile getirmek arzusundayız” ifadelerini kullandı.

SUCU, “SOKAĞA ÇIKMA VE KARANTİNA İHTİYACI OLDUĞU AÇIKTIR” Haber

SUCU, “SOKAĞA ÇIKMA VE KARANTİNA İHTİYACI OLDUĞU AÇIKTIR”

Sucu, “Geniş, yaygın ve etkin bir sokağa çıkma ve karantina ihtiyacı olduğu açıktır. Bu sorun vatandaşları kaderlerine terk ederek çözülemez" dedi. İl Başkanı Hayri Sucu, ülkedeki yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınına karşı mücadele eden tüm sağlık çalışanlarına teşekkür etti. Sucu, sağlık çalışanlarının yaptıkları işin çok değerli olduğunu ifade etti. İKTİDAR CHP’NİN ÖNERİLERİNİ DİKKATE ALAMALI CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınına ilişkin "Evde Tut" başlıklı yazılı bir açıklama yaptığını hatırlatan Sucu, iktidarın CHP’nin önerilerini dikkate alması gerektiğini vurguladı. Sucu, “Bu süre içinde evde kalanların geçimlerini sağlayacak ekonomik önlemlerin de doğrudan iktidar tarafından alınması gereklidir. Gerek vatandaşların geçim ihtiyaçları gerek sektörlerin ekonomik destek ihtiyaçları konusunda, daha önce önerdiğimiz önlemlerin de derhal alınması zorunludur” diye konuştu. VATANDAŞLARI KENDİ KADERLERİNE TERK EDEREK ÇÖZMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR CHP İl Başkanı Sucu, Covid-19 salgını ile ilgili, "Bu sorunu 'Evde Kal Türkiye' gibi kampanyalarla, vatandaşlarımızın kendi irade ve inisiyatiflerine bırakarak ve ayrıca iş ve gelir güvencesi sağlamadan vatandaşları kendi kaderlerine terk ederek çözmek mümkün değildir" ifadesini kullandı. Salgın nedeniyle, kamuoyunun genel bir sokağa çıkma yasağı ve karantina beklentisi olduğunu ifade eden Sucu, ancak bu talepler karşısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı ve İçişleri Bakanı'nın sıklıkla "Herkes kendi OHAL’ ini ilan etsin" dediğini belirtti. İŞTE CHP’NİN ÖNERİLERİ 1- COVİD-19 salgınını kontrol altına almak için OHAL ilan etmek gerekmemektedir. Sorun, İl İdare Kanunu ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun iktidara verdiği yetkilerin zamanında ve yeterince kullanılamaması sorunudur. 2- İçişleri Bakanlığı 22 Mart 2020 tarihli genelgesiyle, valiler eliyle 65 yaşın üzerindeki vatandaşlarla, kronik hastalıkları olanların sokağa çıkmalarını ülke genelinde yasaklamıştır. Ama sokağa çıkmaları yasaklanmayanların, akşam eve döneceklerini düşünmemiştir. 3- İktidar maalesef bu güne kadar salgın ile ilgili önlem almakta önemli zafiyetler göstermiştir. Testlerin yaygınlaştırılmasındaki gecikmeler, sınırların kapatılmasındaki gecikmeler, ulaşım kısıtlamalarındaki gecikmeler bunlara örnek verilebilir. 4- Bu bağlamda, Sayın Erdoğan’ın 27 Mart 2020 tarihinde açıkladığı 7 maddelik yeni önlemler dizisi de tek başına yeterli değildir. Bugün geldiğimiz noktada; geniş, yaygın ve etkin bir sokağa çıkma yasağı ve karantina ihtiyacı olduğu açıktır. "BU SORUN VATANDAŞLARI KADERLERİNE TERK EDEREK ÇÖZÜLEMEZ" 5- Bu sorunu “Evde Kal Türkiye” gibi kampanyalarla; vatandaşlarımızın kendi irade ve inisiyatiflerine bırakarak ve ayrıca vatandaşlara iş ve gelir güvencesi sağlamadan kendi kaderlerine terk ederek çözmek mümkün değildir. 6- Bu nedenle 65 yaş üzerinde olanlar ile kronik hastalığı bulunanlar için getirilen sokağa çıkma yasağının, İl İdare Kanunu ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun iktidara verdiği yetki çerçevesinde, bir an önce herkes için genelleştirilerek, genel bir karantinaya dönüştürülmesi zorunludur. 7- Bu süre içinde evde kalanların geçimlerini sağlayacak ekonomik önlemlerin de doğrudan iktidar tarafından alınması gereklidir. Gerek vatandaşların geçim ihtiyaçları, gerek sektörlerin ekonomik destek ihtiyaçları konusunda, daha önce önerdiğimiz önlemlerin de derhal alınması zorunludur. "FEDAKÂRLIK YAPMASI GEREKEN KESİMLERİN BAŞINDA HAZİNE GARANTİLİ KÖPRÜ, YOL, İŞLETMECİLERİDİR" a) Sayın Erdoğan da 27 Mart 2020 tarihli açıklamasında “İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu krizin üstesinden gelebilmek için daha çok fedakârlık yapmamız gereken bir döneme girdik” demiştir. Bu kapsamda “daha çok fedakârlık” yapması gereken kesimlerin başında hazine garantili köprü, tünel, yol, hastane, havalimanı vb. işletmelerin işleticilerinin geldiğini de kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz. Bu kapsamda döviz kuruna endeksli ödemelerin doğrudan Türk lirasına çevrilerek bir yıl süreyle ertelenmesi, geçiş garantisinin askıya alınması işleticilerin de yapmak isteyeceği bir fedakârlıktır. b) Doğalgaz ve elektrik dağıtım şirketlerinin yapması gereken fedakârlık da unutulmamalıdır. Bu kapsamda abonelerinin fatura ödemeleri, faizsiz olarak salgının kontrol altına alındığı tarihe kadar ertelenmelidir. c) TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD ve TESK gibi kuruluşların üyeleri, çalışanlarının iş akdine son vermemeli, onlar da üzerlerine düşen fedakârlığa katlanmalıdırlar. 8- Ayrıca süreç içinde yasal bir desteğe ihtiyaç duyulması halinde, (örneğin; salgın hastalık süresince işçi çıkarma yasağı öngören bir düzenlemenin Parlamentoya gelmesi gibi…) Parlamentoda bu kararların alınması için tam destek vermeye de hazır olduğumuzu belirtmek isteriz. 9- Artık sorun “evde kal” aşamasından “evde tut” aşamasına geçmiştir. Bir an önce iktidarın bu önlemleri alması gerekmektedir. FEDAKÂRLIKLARI ASLA UNUTULMAYACAK İl Başkanı Hayri Sucu, ülkedeki yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınına karşı mücadele eden tüm sağlık çalışanlarına teşekkür etti. Sucu, sağlık çalışanlarının yaptıkları işin çok değerli olduğunu ifade etti. Sucu, “Hastalara bakabilmek için cansiperane bir şekilde kendi sağlıklarını ve hayatlarını tehlikeye atan sağlık çalışanlarımıza son derece minnettarız. Ayrıca halkımızın güvenliğini sağlayan ve yaşlıların evine kadar hizmet götüren emniyet mensuplarına, basın emekçilerine ve sahada çalışan CHP gençlik kollarımıza teşekkür ederim. Fedakârlıkları asla unutulmayacaktır. Hafta sonu bölgemizde yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden, 8 yaşındaki Abdullah Korkmaz’ın ailesine sabırlar dilerken, arazisi zarar görenlere geçmiş olsun dileklerimi iletir, zarar gören çiftçilerimizin zararlarının biran önce giderilmesi gerektiğini ifade etmek isterim. Covid-19 salgını konusunda elimizden gelen fedakârlığı yapmaya ve yapılması gerekenler için, uyarılarımıza ısrarla devam edeceğimizin bilinmesini isterim” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.