Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#diyabet

Güncel Gazete - diyabet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, diyabet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Diyabet kansere yol açabilir Haber

Diyabet kansere yol açabilir

Teşhisi ve tedavisi en zor kanser türlerinden biri olarak kabul edilen pankreas kanseri, yaşamı tehdit eden kanser nedenleri arasında dördüncü sırada yer alıyor. Hastalığın ortaya çıkmasına neden olarak ileri yaş olsa da obezite, sigara kullanımı ve genetik faktörlere bağlı olarak gençlerde de görülebiliyor. Pankreas kanserinin diyabet ile yakın bir ilişkisi var. Diyabet bazen pankreas kanserinin ilk belirtisi olabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, pankreas kanseri ve cerrahisi hakkında bilgi verdi. Ailesel geçiş ve genetik faktörlere dikkat! Sigara kullanımı ve obezite, her tümörün oluşumunda olduğu gibi pankreas kanserinin ortaya çıkmasında da önemli rol oynar. Pankreas kanseri ile şeker hastalığı ilişkisi göz ardı edilmemelidir. Diyabet hastalığı ortaya çıktıktan sonra pankreasta hastalık gelişimi daha riskli hale gelmekte, pankreas kanseri diyabet ile belirti verebilmektedir. Bazı genetik faktörler de pankreas kanserinde etkindir ve ailesel geçiş söz konusudur. Bu açıdan aile fertlerinde pankreas kanseri olan kişilerin genellikle daha sık aralıklarla takip edilmesi gerekir. Bazı kanser türleri de pankreas kanserine eşlik edebilir ve pankreas kanserinin oluşumunu tetikleyebilir. Ailesinde kanser öyküsü olan kişilerin bu açından da değerlendirilmesi önemlidir. Pankreas kanserinin nedenlerini önemseyin! %30 oranında sigara kullanımı İleri yaş Daha çok protein ağırlıklı, meyve ve sebzeden yoksun beslenmek Obezite Petrol ve kimyasal maddelere maruz kalmak Uzun süre tedavi edilmeyen kronik pankreas iltihabı Diyabet Mide hastalığı ile karıştırılıyor Pankreas kanseri, erken evrede genellikle belirti vermeyen ve ilerlediğinde faklı şikayetlerle kendini gösteren bir hastalıktır. Özellikle sırta vuran ağrı, idrar ve deri renginin sararması ile sarılık gelişimi, tümör çok ilerlediğinde açığa çıkar. Pankreasın bulunduğu yer nedeniyle şikayetler de farklı hastalıklar ile benzerlik gösterebilir. Midenin arkasında yer alan bir organ olduğu için ağrı şikayeti, yine midenin arkasında gelişir ve pankreasta var olan bir sorunun da göz ardı edilmesine yol açar. Mide ağrısı şikayeti, asit salgısının azaltılmasına yönelik bir takım tedaviler ile giderilmeye çalışıldığında, pankreas kanseri tanının gecikmesine neden olabilir. Bu 8 belirtiye dikkat! 1.Yemek sonrası ya da yatay pozisyona geçince artan karın ağrısı 2.Gaz sancıları, şişkinlik 3.Kusma ve iştah kaybı 4.Koyu renkli ya da kanlı idrar 5.Genel halsizlik 6.Karaciğer ve safra kesesinde büyüme 7.Kaşıntı 8.Varis Endoskopik ultaronografi ile teşhis Tanı için iyi bir ultrason ile pankreastaki kitle görülebilmektedir. Bunun dışında tomografi, pet-CT ve en önemlisi endoskopik ultrasonografi, özellikle kitlelerin yeri ve lokalizasyonunu tespit etmede çok başarılıdır. Modern yöntemlere rağmen henüz etkili bir ilaç tedavisi geliştirilemeyen pankreas kanserine ancak cerrahi yöntemler ile müdahale edilebilmektedir. Cerrahide, tümörün olduğu yere yönelik pankreasın kısaltılıp çıkarılması, pankreasın baş kısmındaysa oldukça kompleks bir ameliyat olan whipple ameliyatına başvurulması söz konusudur. Ameliyatlarda hasta konforu ön planda Açık ve kapalı cerrahi pankreas tümörünün her türünde uygulanabilir. Gövde ve kuyruk tümörlerinde rutin olarak laparoskopik cerrahi yapılabilir. Pankreas başı tümörlerinde laparaskopik cerrahi için deneyim mutlaka gereklidir çünkü oldukça zor bir cerrahidir. Özellikle etrafta büyük damarların bulunması, tümörün bunlarla olan ilişkisi cerrahiyi zorlaştırır. Özellikle ilerleyen dönemlerde tümörün büyüyerek onikiparmak bağırsağını ve safra yollarını tıkamasıyla ortaya çıkacak sarılık, bulantı ve kusma şikayetlerinin giderilmesi adına ameliyatın önemi büyüktür. Her hastanın cerrahi şansı olabilir Pankreas başı, onikiparmak bağırsağı ve safra yollarının pankreas başına yakın bölümlerinde oluşan tümörleri ayırmak, bu üç organ birbirine yapışık olduğu için pek mümkün olmamaktadır. Söz konusu organlarda meydana gelen tümörlerde bölgeyi komple temizlemek için çok daha etkin olan "whipple yöntemi"ne başvurulmaktadır. Tümörü pankreasın içerisinde olan, yayılmamış durumda olan hastalar için uygundur. Ama günümüzde artık karaciğerin arkasındaki toplardamara atlamış tümörlerde de bu ameliyat yapılabilmektedir.

Prof. Dr. Baştemir: Diyabet önemi artan bir hastalık Haber

Prof. Dr. Baştemir: Diyabet önemi artan bir hastalık

Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı da olan Prof. Dr. Baştemir, “14 Kasım Dünya Diyabet Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, diyabetin, insülin hormonunun tamamen veya kısmen eksikliğine bağlı olarak, kan şekerinin normal sınırının üzerinde seyrettiği, bütün yaş gruplarında görülebilen ve hayat boyu süren rahatsızlık olduğuna dikkati çekti. “Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında, özellikle hayat tarzı değişimi Tip2 diyabet görülme sıklığını artırmaktadır” diyen Prof. Dr. Baştemir, şöyle devam etti: “Nüfus artışı, yaşlanma ve şehirleşme ile birlikte obezite ve fiziksel aktivitenin azalması da diyabetli hasta sayısını artırmakta ve yaş sınırı giderek düşmektedir. Ayrıca Tip1 diyabet sıklığı özellikle okul öncesi çağlarda daha belirgin olarak artış göstermektedir. Bu haliyle diyabet, küresel anlamda bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyabet sonuçları ve eşlik eden hastalıklar nedeniyle son derece ciddiye alınması gereken bir hastalıktır. Sağlık için büyük bir tehdit olması yanında, hem kişisel, hem de ülkeler açısından büyük maliyet gerektiren diyabet hastalığı ve komplikasyonlarından 2013 yılında, dünyada 5.1 milyon insanın hayatını kaybettiği rapor edilmiştir.” GÖRÜLME SIKLIĞI Diyabetin dünyada görülme sıklığına değinen Prof. Dr. Baştemir, “IDF, 7. Diyabet Atlası’na göre; 2015 yılı sonunda 415 milyon olduğu tahmin edilen 20 yaş ve üstü erişkin diyabetli nüfusun, 2040 yılına kadar yüzde 55 oranında artarak 642 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir” dedi. Prof. Dr. Baştemir, 2015 yılında dünyada yüzde 8.8 olduğu varsayılan erişkin diyabet prevalansının (Prevalans, prevalans hızı veya prevalans oranı, belirli bir nüfusta, belirli bir zaman dilimi içerisinde, çalışma kapsamında yer alan, belirli bir hastalık veya hastalıklara sahip tüm olguların oranıdır)  2040 yılında yüzde 10.4’e yükseleceğine vurgu yaparak, “Bir başka deyişle, 2015 yılında her 11 erişkinden 1’inde diyabet olduğu buna karşılık 2040 yılında her 10 erişkinden 1’inin diyabetli olacağı öngörülmektedir” diye konuştu. Kontrol altına alınamayan diyabet hastalığının “Hiperglisemiye” yol açması ve zaman içinde böbrek, kalp-damar, sinir sistemi, göz başta olmak üzere bütün vücudu etkileyebileceğini anımsatan Prof. Dr. Baştemir, kardiyovasküler hastalıkların görülme sıklığı, insidansı (belirli bir nüfusta belirli bir zaman dilimi içerisinde belirli bir hastalık veya hastalıkların yeni olgularının sayısı) ve mortalitesinin (Mortalite oranı veya kaba ölüm hızı (bir hastalıktan veya genel olarak) genelde yıllık hesaplanan, her 1000 kişi başına ölümlerin sayısının oranıdır) diyabetli hastalarda, diyabetli olmayanlara göre 2-8 kat daha fazla olduğunun altını çizdi. AĞIR BEDELLER ÖDENİYOR Diyabetin gelişmiş ülkelerde en sık görme kaybı ve körlük nedenleri olduğunu anlatan Prof. Dr. Baştemir, “Dünyada böbrek yetersizliği ve travma-dışı ampütasyon (iyileşmesi olanaksız görülen bir organı kesip atma) olgularının ilk nedeni diyabettir. Bu da bizleri diyabetli bireylerde alt ekstremite (vücudun kalçadan ayağa kadar olan kısımı)  amputasyon riskinin, diyabeti olmayanlara oranla 25 kat daha yüksek olması riskiyle karşı karşıya getirmektedir” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Baştemir, diyabetin doğrudan mali külfetinin yanında diyabetli bireyler açısından işteki verim kaybında düşüş, yaşam süresinde kısalma ve yakınlarının hastayla ilgilenmek durumunda kaldıkları zaman kayıplarından kaynaklanan maliyetlerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anımsattı. ERKEN TANININ ÖNEMİ Her hastalıkta olduğu gibi diyabette de erken tanının büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Baştemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diyabet hastalığının kişisel ve ülkeler açısından maliyetini azaltmak ve beraberinde getireceği farklı sorunlar için tanının erken konması ve uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Çalışmalar Tip2 diyabetin, prediyabetli bireylerde yaşam tarzının sağlıklı bir şekle çevrilmesiyle, yüzde 40-58 oranında önlenebileceğini göstermektedir. Diyabet hastası olan iki kişiden birinin tanısının konmadığı bilinmekle birlikte bu da kişilerin sakatlık yanında erken ölüme yol açan komplikasyonlarla karşı karşıya bırakmaktadır.   Hareketli yaşam tarzı, sağlıklı beslenme, alkol, tütün gibi madde bağımlılığının önlenmesi konularına önem vermek, temel sağlıklı yaşam stratejimiz olmakla birlikte,  diyabetli hastaların komplikasyonlardan korunması ve tedavinin etkinliği açısından temel prensip olmalıdır. Diyabet ve komplikasyonları ülkeler açısından temel halk sağlığı sorunlarının önceliklileri arasındadır. Diyabetin önlenmesi ve azaltılması için kamunun, sivil toplum kuruluşlarının, üniversite ve özel sektörün katılım sağlayacağı, etkili bir politika geliştirilmeli ve kararlı bir şeklide yürütülmelidir.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.