Çevre ve çevreye duyarlılıkla ilgili kafamda hep duyarlılığın ve öğretinin çok küçük yaşlarda başlamasının gerekliliğine inanmışımdır. Küçük yaşlarda alınan bir çevre bilinci kişinin sanırım beynine kazınıyor. Ağaç yaşken eğilir, atasözünde olduğu gibi.
Çevremiz hem yaşam alanımız, hem de yaşanmışlıkların bulunduğu alandır. Düşünsenize… Tarihte kimler gelmiş kimler geçmiş. Çok eski zamanlarda çevrenin korunması ve yaşam alanımızın yaşanır kalması için büyük yaptırımlar ve uygulamalar olmuştur. Tuvalet bilincinin oluşması gibi. Çok eskilerde tuvalet bilincinin olmadığı dönemler olmuştur.
Gel zaman git zaman. Herkes kendi yaşadığı döneme tanıklık ederek bu günlere gelmiş.Ve o günden bu güne de olumlu olumsuz yaşanmışlıklar olmuştur çevre adına. Çevredeki kirlilik sadece etrafa koku yayan, kokan anlamına gelmemeli. Çok yüksek ses, çok rahatsız edici renkler vs. çevremizde kirliliğe sebep olan etkenlerdir. Bir de sözle yapılan kirlilik vardır ki, işin içinden çıkamazsınız. Öyle bir zamanda söylemelisiniz ki hem söz söylemeye yetkili, hem de söz söylemede etkili olmalısınız. Son günlerde söylenen, tekrarlanan söylemde olduğu gibi: Kürtaj… Söz ola baş getire, söz ola baş yitire. Bu günlerde söylenen, tekrarlanan, tartışılan bu söz öyle bir kirlilik yarattı ki toplumda temizlemek vicdanla alakalı duruma geldi. Vicdanların temiz olması sanırım sorunu çözecektir. Başka çözümü de vardır fakat bundan sonrası sözün bittiği yerdir herhalde.Başka da ayrıntıya girmek istemiyorum.
Her yönüyle tertemiz bir toplumda yaşamak dileklerimle… |