Gaziantepte uzun zamandır eğitimde, öğretimde ve bilimde neden geriyiz tartışmaları hep yapılır.. Nedense kimse bunun üstüne gitmez.. Acaba bunun nedenlerinin başında üniversiteler olabilir mi.. Genelde, başta üniversiteler olmak üzere eğitim kuruluşları günü kurtarmadan öteye geçemezler..
Üniversiteleri bilim yuvalarına dönüştürmek; Bilim yapılan yerler haline getirmek gerekir , ama bunu kim yapacak…? Kim dönüştürecek; kim denetleyecek…? Dokunma sarhoşa gidebildiği yere kadar gitsin mi? İşte o zaman bir elli yıl daha sonlarda hala eğitim ve bilimde nal toplarız… Bu konu hakkında bir yazar arkadaşımızın tesbitlerini sizinle paylaşmak istiyorum..
1. Bir kere Hocalar bilime inanmıyor. Çoğu inancı esas alan araştırmalar yapıyor; yazılar yazıyor. Türkiye’de bilim dergileri de yetersiz.
2. Üniversiteler arasında rotasyon yok. Kimse kimseden haberdar değil. Oturan 30 yıl koltuğunda oturup, emekli oluyor..
3. Üniversitelerin dünyadan haberi yok. Üniversitelerin dünya ülkelerine öğretim üyesi gönderme; dünyayı tanıma mekanizmaları zayıf. Genç araştırmacıların çoğu dış dünyayı ve üniversiteleri görmeden , tanımadan Öğretim Üyesi oluyorlar.
4. Üniversitede esas olan araştırma değil, öğretim. O bakımdan üniversiteler yüksek lise düzeyinde.
5. Üniversitelerin ve eğitimin temelinde Kütüphane yok. Eğitimde başlangıçtan beri yanlış olan şey üniversite de sürüyor. Üniversitede “Tek Kitap” esas… Oysa bilimin temelinde, karşılaştırma; çok kaynaklılık vardır. Öğrenci, Öğretim Üyesinin derme çatma bir kitabı varsa onu ezberleyip sınıf geçiyor. İlkokulda da; ortaöğretimde de , üniversitede de bu böyle…Okumak için tek kitap yeter sanılıyor. Bizim ülkenin en büyük yanılgısı o. Tek kitaplı bir eğitim sürdürüyoruz ve buna eğitim diyoruz. Yanlış…
6. Üniversitedeki Sınav Sistemleri de öğrencileri öğrenmeye değil; atmaya yönelik… Çoğu kez Test tekniğiyle yapılan sınavlar kopya çekmeye çok uygun. Çoğu kez de çekiliyor. Öğretim Üyesi de, öğrenci de kendi kendisini aldatıyor.
7. Genellikle kalabalık sınıflar; anfi sistemi öğrencileri ve öğretim üyelerini araştırmaya değil, “konferans” sistemine yöneltiyor. Çoğu kez anlatılanlar anlaşılmıyor. Çünkü Teknoloji kullanılmıyor.
8. Çoğu taşra Üniversitesi’nde öğretim üyesi az; profesör sayısı anormal düşük.
9. Mevcut Profesörlerin çoğu, kendilerine verilen idari görevlerden dolayı anormal derecede eğitimden, öğretimden uzaklaşmış durumdadırlar. Çoğu derslere de girmiyor; kendi yerlerine biraz da tehditle Araştırma Görevlilerini sokuyorlar. Onlar da sesini çıkarmadan giriyorlar.
10. Üniversitelerin kendi kendilerini değerlendiren bir “Akreditasyon Sistemi” yok. Her üniversite kendi başına ala ala hey gidiyor… Kimse tavsiyelerde bulunamıyor; eleştiremiyor. Aslında YÖK işe yaramaz, göstermelik bir kurum.
11. Dolayısıyla üniversiteler arasında Araştırma açısından; Öğretim açısından bir “Yarışma” yok… Kimin iyi , kimin kötü olduğu belli değil.. İyi olsa , kötü olsa ne yazar… Sonuçta belli bir yaptırımı yok.
12. Üniversite yöneticileri, Eğitim Teknolojisine inanmıyorlar; göstermelik projektörler; tepegözlerle eğitimi sürdürmeye çalışıyorlar.
13. Üniversiteler gerçek bir Özdeğerlendirme yapmadıkları için ülkenin kaynaklarını boşa harcıyorlar ve nereye gittiklerini bilmiyorlar…
14. Üniversitelerin gerçek bir Girdi-Çıktı değerlendirmeleri yok.. Ürünün nasıl olması gerektiğini bilmiyorlar. Kendilerine gerçek, hayatta geçerli amaçlar koymuyorlar. O bakımdan çıkan ürünler de “Defolu” oluyor.. Kolay kolay gerçek hayatta yerlerini alamıyorlar.
15. Üniversitelere çevreyi etkileyip değiştireceklerine, çevreden çok etkilenip çevreye benziyorlar. Zamanla çevrenin parçası olan, aynı değerleri paylaşan “Alaturka” bir toplum olup çıkıyorlar. O zaman nerede kalıyor Üniversitelerin “ÖNCÜ” görevi…
16. Nasıl Devlet MEB’nın başına bir Avukat getiriyorsa; Üniversitelerde görev paylaşımında da aynı yanlışlıklar yapılıyor. Bakıyorsunuz, Eğitim Fakültesinin başına Fen Edebiyattan birini getiriyorlar. Fen-Edebiyattan gelen insan “Eğitim Bilimi”nden ne anlar…Buna daha çok örnek var üniversitemizde.. Yanlışlıklar sürüp gidiyor…
17.Üniversiteler bilimden giderek uzaklaşıyor; daha çok siyasallaşıyor. Siyasete yakın yöneticiler daha çabuk yükseliyor; önemli mevkilere getiriliyorlar. Bilim eğitim olacağına yaranmışlık politikası yapılıyor..
18.Üniversitelerde araştırma yapan değil; yapmayan özendiriliyor; teşvik ediliyor… İnsanlar niye araştırma yapsınlar ki? Herkesin bir adamı var.. Adamı olmayana hayat hakkı yok...
Üniversiteler, büyük bir sorun. Fakat o çözülemezse, ne bilim, ne ilim hiç bir şey gerçekleşmez... Şimdilik Bilimde tek umut özel kesimde... Zira, Gaziantep’te Zirve üniversitesi ve Hasan Kalyoncu Üniversitelerinin sesi iyi geliyor...
|