Eskiden yemekleriyle anılan, Gaziantep artık kültürel varlıklarıyla anılıyor.. Ama biz gerçekte bunları yaşatma konusunda bişeyler yapabiliyormuyuz..Biz bunların bir envanterini hazırlayabiliyormuyuz..Bir zeugmadan ne kadar istifade edebildik.. Doğal ve kültürel varlıkların korunması konusunda doğru politikaları geliştirebilmek için, öncelikle o yerleşimdeki değerlerin bir envanterinin çıkarılması gerekir. Bizde bu envanter varmı.. Varsa ki ben bilmiyorum. Envanterin halk tarafından bilinir ve kendi öz varlığı olarak kabul edilir noktaya getirilmesinde hâlâ sorunlarımız var demektir. Kendi kentimizde yurttaşlar, hangi geçmişle birlikte yaşadıklarının ve neleri kaybetmekte olduklarının farkında bile değiller.
Bir Nizipli , Nizip’te bulunan Zeugmayı bilmiyor ve bu bilinçsizlik yerel yönetimler tarafından destekleniyor..
Biz varlıklarımızı benimseyip korumayı bilmedik, ve tarihi mekanlarda ve çevresinde definecilik ve soygunculuk gibi eğilimler arttı.
Bu sorunun aşılması ise başta eğitim olmak üzere bir örgütlenme, yerel yönetimlerin sahip çıkması ve bakanlığın kaynak ayırma ve yayın faaliyetleri dizisine bağlıdır. Yaşadıkları kentsel çevreye duyarlı insanlar kültürel koruma fikri üzerine vurgu, çalışma ve eylemliliği içinde olmalılar. Buda vatandaşı bilinçlendirme ile olur.. Bu işe sahip çıkması gerekenler bile tarihi ve kültürel markaların isim haklarını aldılar ticari faaliyetlerde bulunmak için ..Yasak olmasına rağmen..
Bu nedenle bu konunun ısrarla tekrarında yarar var. Bu şehirde kültür ve sanat etkinliklerinin azlığından şikâyet ettiğimiz günler vardı. Şimdilerde ise sayıları giderek artan etkinlikleri izlemeye bakıyoruz... Özellikle sivil toplum alanındaki canlanma, kültür ve sanat temelli etkinlikler açısından umut verici gelişmeleri de beraberinde getirdi. Ama ne yazık ki, başta kültür alanında olmak üzere sanat dinamizmi konusunda iyimserliğe sahip olmak için de yeterli neden yok. Gerek basılı, gerekse görsel ve sanal ortamlarda kültürel değerlerimiz istenilen düzeyde değil. Az sayıdaki insanın çabaları ile bazı kurum ve kuruluşların kalıcılığı olmayan çalışmaları zevali kurtarmıyor. Mevcut çalışmaların dağınıklığı da yetersizliğin ve eksikliğin tuzu biberi oluyor.
Diğer yandan; sosyal etkinliklerin sayısının artması, bunlar için (tüm yeni yapılan tesislere rağmen) gerekli altyapının yetersizliğini de ortaya çıkarıyor. Kuruluşlar, örneğin etkinlik yapacak salon bulmakta zorlanmaya başladılar. Öte yandan özellikle sivil toplum kuruluşlarının hiçbir zaman yeterli düzeye erişmemiş olan kaynakları büyük ölçekli etkinlikler için yetersiz kalmaya başladı. Bu yetersizlik, STK’ları kamu birimleri ve belediyeler önünde kaynak talebinde bulunan dilenciler konumuna düşürüyor.
Her konuda olduğu gibi; sanat ve kültür STK’larında da temel hatalardan birisi, . Genelde sosyal faaliyetler, başkanın veya yönetim kurulunun aklına geldiği gibi yapılmaktadır. Böyle hesapsız ve plansız girişilen işlerin sonunda etkinlik yapacak yer konusu ile başlamak üzere bir dizi sorun oluşmakta ve sonuçta bunlar, günlük çözümlerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Bana göre kentte etkili kültür ve sanat etkinliklerinin planlanması, Kent Kimliği ile örtüşmesi, Kültür ve bir Kültür ve Sanat Birimi oluşturulmalı ve bunun kendi özel bütçesi olmalıdır.. Bu işi en iyi yapması gereken üniversiteler, Gaziantep’te bunu yapamıyorlar..
Sivil toplum alanında pek çok tematik örgütün bir araya gelemediğini görüyor ve biliyoruz. Bu kopukluk; siyasal farklılıklardan, iletişim eksikliğinden, bilgi – görgü – deneyim eksikliğinden veya sadece kişisel çekişmelerden kaynaklanabiliyor. Hâlbuki kentteki sanat ve kültür paydaşlarının bir araya gelmesi ile çok daha etkili ve verimli faaliyetler yapmak mümkün. Bu nedenle; bu alanda çalışan STK’lar ile diğer paydaşların demokrasi ve gönüllülük temelli bir toplumsal ağda (örneğin platformda) bir araya gelmelerinde yarar var.
Kentlerimizde yaşayanların çok büyük bir bölümü kentlerini tanımıyorlar. Ara sıra reklamlara katık olsun diye verilen magazin haberleri dışında, kentlerimize ait bilgi ve yayınlar son derece sınırlı. Var olan kitapların büyük bir bölümü ise turist kılavuzlarından ya da bu tür kitapları hazırlamak için gerekli eğitim ve birikime sahip bulunmayan meraklıların ansiklopedik kaynaklardan derlediği politik tarih özetlerinden ibaret..
Üniversitelerimizde kent tarihi, alanlarda yapılan kaliteli çalışmalar parmakla sayılacak kadar az.
Kentlerimizde, çoğunlukla, birer yabancı gibi yaşıyor, çocuklarımızı ve gençlerimizi ise çevrelerine daha da yabancı kalacakları bir biçimde yetiştiriyoruz.
Kentlerini tanımayanlar ona sahip çıkmaktan da uzak duruyorlar. Bu sahipsizlikten ise, yalnızca ve yalnızca doğal ve tarihi çevremizi yalnızca pazarlanacak bir mal olarak gören, hiçbir uzun dönemli kaygı taşımayan küçük bir azınlık yararlanıyor, bu satış ve tahripten büyük çıkarlar sağlıyor. Bu şehrin şu an olduğundan daha fazla başta eğitime, sanata ve düşünsel faaliyetlere ihtiyacı var.
Gaziantep’in tarih-kültür ve ekonomik potansiyelleri kadar, insan potansiyeli de çok önemli.
|