Güzel ülkemde bu kadar üzüntü varken, bu kadar derin acılar yaşanırken insanın içinden hiç bir şey yapası gelmiyor. Ne bir çift güzel söz, ne bir şiir, şarkı, insana huzur, sevinç vermiyor. Üstelik, insan biraz da yaş alınca her şeye farklı bir açıdan bakıyor ve güzel, dingin, huzurlu Türkiye istiyor..
Bazen, kendimi yabancı bir ülkeye götürülüp bırakılmışım hissine kapılıyorum. Bu olup bitenler sanki bir rüya.
Bizi bu büyük endişe ve umutsuzluk ortamından yine; birlik, beraberlik ruhu kurtarabilir. Suçlu aramak yerine, ihtiyacımız olan birlik beraberliği sağlamak hepimizin görevidir. Güzel ülkemin insanlarının bunu başaracaklarına, çocuklarımıza, gençlerimize yine, huzurlu, dingin, güçlü bir Türkiye bırakacaklarına inanıyorum.
Şiddete dayalı hiçbir eylemi kabul etmek ve hoş görmek mümkün değildir.
Şiddete başvurmadan demokratik yollarla mücadele eden, her türlü fikre hoşgörü ile yaklaşılması gerekir.. Herkesin kendi fikrini ifade etmesi kadar normal bir şey yoktur..
Siz bir fikre katılırsınız veya katılmazsınız bu ayrı bir konudur.
Katılırsanız bir parti varsa desteklersiniz oy verirsiniz içinde olursunuz. Katılmazsanız da oy vermezsiniz, desteklemezsiniz, yanında olmazsınız. Fikirlerin, düşüncelerin bugün şiddete başvurmadan demokratik alan içerisinde yapılması taraftarıyım..
Dolayısıyla şiddete dayalı hiçbir eylemi kabul etmek ve hoş görmek mümkün değildir. Bu tür saldırılar hiçbir şekilde tasvip edilemez.
Bazı siyasi partilerin bu saldırılar karşısında açıklama yapmaması, tepki göstermemesi maalesef yanlıştır..
Ve aklımıza şu soru gelmektedir..
Bu siyasi partiler siyasi ve ideolojik vesayet altındamıdır.
Geçmişi unutmamalı insan. Yük teknelerini, kağnı gıcırtılarını, ince çarıklı, çoğu zaman yalınayak kadınları, “İstiklâl Yolu”nda bebesini karakışa kurban verenleri. Ege’de Çete Ayşe’yi, Gökçen Efe’yi, Erzurum’da Nene Hatun’u, Kara Fatmaları... Gaziantebimizde .Karayılanları, Şahinbeyleri ve daha nicelerini.
Yolu izi olmayan coğrafyaları, Kurtuluş Savaşı’na ihanet edenleri.
İnsanlık acı çekmektedir. Savaşlarda, kırgınlıklarda, ötekileştirmelerde, öfkede. Oysaki savaşın kazananı olmaz. Ne öfkenin, ne kırgınlığın ne de ötekileştirmenin kimseye bir faydası yok. Kırıp dökmenin, yakıp yıkmanın, yok etmenin kime ne faydası var? İnsanın içinde barışa yol olmalı, umut olmalı. En kötü barış bile savaşlardan, kırgınlıklardan, öfkeden iyidir. Öfke ve kin, kendi iç savaşını yapar insanda. Mantığı yok sayar, uzaklaştırır.
Yaşama dair her şeyi sağlıklı bir şekilde irdelemeli, dünyanın farklı bölgelerinde insana dair hakların ne durumda olduğuna ilişkin saptamaları doğru okumalıyız..
Ama benim bunu eleştirmemin asıl sebebi ise şiddet yoluna başvurularak yapılan protesto geleneğine temelden karşı olmam. Politik anlamda gerekli ve işe yarar bir yöntem olarak görmüyorum. Size şiddet uygulayana karşı elinizde başka olanak kalmadığı zaman ne yazık ki şiddet uygulamak zorundasınız. Bu konuda diyeceğim yok. Ama etrafı yakıp yıkmak, provoke edici eylemlerde bulunmak ...Adam öldürmek, işyeri yağmalamak gibi.
Bunlar ne Kobane direnişine ne de daha demokratik bir ülke özlemine fayda sağlar.
Gelinen noktada kendi içimizde birliği ve sükuneti sağlamak zorundayız. Toplumumuzun tüm katmanlarının aklıselimde birleşmesi; yaşanan terörize ortamını büyütecek söylem ve eylemlerden uzak durulması ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir.. |