Malum, Gaziantep’in işgalden kurtuluşu münasebetiyle Fransızları seven, sevmeyen, ticaret yapan, yapmayan, Fransız filolojisi okumuş, okumamış, Eiffel Kulesi’ni arkasına alıp fotoğraf çektirip, çektirmemiş, meseleye Fransız kalmış, kalmamış herkes hamaset dolu nutuklarla o kutsanmış para-militarizmin ruhunu okşayan mesajlar gönderdi…
Bunların içinde en fazla dikkatimi çeken algıdaki seçiciliğimden ve arka planımdan dolayı Rektör Yavuz Coşkun’un, “Antepli olmak bir ayrıcalıktır…” özdeyişi oldu…
Bu cümleyi okuyunca Auguste Rodin’in, meşhur heykeli gibi çenemi elime dayayıp, uzaklara bakarak uzunca bir süre içli içli, hatta hisli hisli düşündüm (!)
Hem Antepli, hem ayrıcalıklı olmak çok cilalı ve evreleri olan bir payeler toplamı gibi geldi bana.
Mesela ben Antepliyim, dedem Yemen’de, Zeytinli Köyü’nde savaşmış, savunmada varmış ama nedense kendimi pek ayrıcalıklı hissetmedim bu güne kadar…
Ayrıcalıklı olan kankilerim var fakat bu kez de onlar kendilerini Antepli hissetmiyor!..
Farenin labirentte peynir araması gibi karışık kuruşuk hesaplar yapmaktan vazgeçtim ve bu Yavuz Coşkun’un gerçekten çok ama çok büyük bir adam olduğunu fessupanallah, hamdolsun ziyadesi ile eda ve idrak ettim…
Hani yetkim olsa Atatürk babamızın “Ben Anteplileri alınlarında nasıl öpmem ki” ile başlayan özdeyişini, “Antepli olmak ayrıcalıktır (nokta) sonrada (virgül) “büyük insan Yavuz Coşkun” diye değiştirdim.
Anteplilik ve ayrıcalık konusunda aklıma çağ atlatan rektör, bu sonuca nasıl evrilmiş olabilir?
Rektörlük koltuğunun verdiği yetkinin dayanılmaz hafifliği ile bu kadar üniversite mezunu genç işsiz gezerken emekli öğretmen eşinden öğretim görevlisi yapar, oğlunu, gelinini, yeğenini üniversiteye yerleştirse o ayrıcalığın kılcal damarlarına inmiş olur.
Genel sekreterin eşi, oğlu…
Şube müdürünün kızı…
Rektör sekreterinin kocası…
Yancısının kardeşi…
Kreş müdürünün kızı, damadı…
Rektör danışmanının baldızı…
Dekan’ın akrabası…
Ki, daha fazla saymak istenmiyorum, sırdan camlarda kartvizit sahibi yapılırsa gerçekten kimin ayrıcalıklı olduğu da ortaya çıkıyor değil mi?
Elin adamı aç gezerken, Antepli “okul, okul” diye feryat ederken bir heykel sempozyumuna 300 bin lira harcamak mesela hem Antepli, hem ayrıcalıklı olmaktır.
Antepli Prof. Dr. Mutaf’ı, enterne edip, Mersinli BBG kızını 250 projenin başına getirmek hem Anteplilik, hem ayrıcalıktır.
Okula devam etmeyen Antep vekilleri için koskoca GAÜN’ü diplomasal kuluçka makinası haline getirip, mezun etmek, yüksek lisans, doktora yaptırmak da hem Anteplilik, hem ayrıcalıktır.
Şimdi anlıyorum, ben bu rektörle neden aynı dili konuşamadığımı.
Adam senin gibi at kafalı değil ki Murat Efendi!
O ayrıcalıklı…
Ama bir farkla…
Gaziantep Üniversitesi’nde metrekareye bir İslahiyeli hemşerisi düşüyor.
Dili sürçmüş olmalı.
“İslahiyeli olmak, hele hele rektör olmak bir ayrıcalıktır…”
İşte ayrıcalık ile ayrımcılık arasındaki fark da bu kadar açıktır.
|