İyi kullanılacak olursa, en özgür mesleklerden veya “İşlerden” iş saymazsanız ki bence en büyük iş ve uğraşlardan” biri de siyaset ilmidir. Yani, millet adına vekâlet edip, millete hizmet etmek, sorunlara çözüm üretmek, insanların mutlu olmasını sağlamak .Bundan daha güzel bir şey var mı? Haksızmıyım..
Politika ile uğraşmak ve bu uğraşın ne kadar zor olduğunu öğrenmek için, kenarından kulpundan yaşamak gerek. Eğer bu uğraşın içinde “Özgür” olmayı isterseniz, isteğiniz çok makul ve olması gereken olduğu halde, Ve belkide özgür olamazsınız...Veya özgür olmayı siz istemiyorsunuz...O halde siyaset tam size göre..
Ya da siz, kendiniz için üzülmezsiniz belki ama varsa projeleriniz ve uğraşlarınız ile ortalık yerde kalakaldığınız için elmalı şeker yemişe dönersiniz…Siyaset uğruna harcadığınız onuru da saymazsak...
Veya birilerine bağlanmış olursunuz... Mesala bir vekile.. Başkana.. Yöneticiye.. Kendiniz için çıkar düşünmezsiniz ama bulunduğunuz yeri koruma amacına yönelik olarak “Bağlantı”yı sağlam tutarsınız. Gün gelir, siz “bağlılık” konusunda sağlam olduğunuzu kanıtlarsınız, ancak sizin “bağlılığınız”ın süresinin dolmuş olduğu kanısına varılır ve bağlandığınız urganın ucu boşalır, elinizde sallanır kalır. Artık o urgan ile ne iş yaparsınız, orası bilinmez…Özellikle siyasetten medet bekleyen.. Bürokrat...Rektör..Başkan. Müdür...vs..
O nedenle siyasette “Onurlu” ve “Omurgalı” olmak çok önemlidir.
Bizim kafamızdaki siyaset, hiçbir zaman “Kendiniz için” yapılacak bir uğraş değildir, olmamalıdır da gibi olan düşüncedir....
Geçen dönemde 550 milletvekili mecliste vardı. Önümüzdeki dönemde 550 milletvekili yine olacak. Ancak eskilerden, yani geçen dönemden sadece yarısı kalacak, geri, kalan diğer yarısı ne yazık ki yok. Aslında olmaması da çok doğal değil mi?..
Siyasette bir yere gelenler şunu bilmelidir...Makamlar sürekli oturulacak bir yer değildir. Özellikle de “gençler” arkadan geldiği için değişim kaçınılmaz olmalıdır.
Bir gün bu makamlardan gideceğinizi bileceksiniz. Sizler o makamlara “Millet” tarafından değil “Bağlı” olduğunuz kişi veya kişiler tarafından getirildiğiniz için, süreniz dolacaktır. Bunu bileceksiniz. Bir başka deyişle “Özgür” olmadığınız için özgürce gelip, özgürce gidenlerden değilsiniz...Öylede olacaksınız...
Siyasette “Özgür” olarak gelip yine “Özgür” olarak gidenler hep hayırlarla anılacaktır....Çok az sayıda da olsalar...
“Bağlı” olarak veya atama ile bir makama gelenlerin süresi dolduklarında ise hiç kimse onları hatırlamayacaktır.
Siyaset, ya da politika her neyse…
“Özgür” yapılabildiği sürece en güzel uğraşlardan biridir.
Siyasette “Özgür” gelip yine “Özgür” giden çok az örnek var
Önemli olan siyaset yapmak isteyenlerin omurgalı olmasıdır...
Yoksa dokunulmazlık zırhı kapmak...Yaptığı haksızlık....Hukuksuzluktan kurtulmak için değil.....
MECLİSTE DAYISI VAR
Köylünün biri, sürekli tarlasına zarar veren ve tarlayı perişan edenin ne olduğu anlamak için, bir plan yapar. Bir kuytu köşeye çekilir ve gece gündüz beklemeye karar verir. Akşam karanlığı yeni çökmüştür ki; bir hışırtı duyar ve dikkat kesilir. Bir de bakar ki kocaman bir ayı. Tarladaki ekinden koparıyor, kokluyor beğenmediklerini atıyor, beğendiklerini karnını doyuruncaya kadar yiyor. Köylü çok şaşırıyor ve emin olmak için, bir akşam daha bekliyor. Ertesi akşam yine aynı ayı, aynı şekilde geliyor ve ekinleri koparmaya başlıyor. Köylü dayanamıyor, tüfeğini doğrulttuğu gibi ayı orada vurup öldürüyor. Olay resmi makamlara intikal ediyor... Hakim duruşmada soruyor:
- Evladım! Sen av yasağı olduğunu bilmiyor musun? Bu hayvanlar koruma altında. Nasıl bu hayvanı öldürürsün? Yasalara göre; tutuklanman ve 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılman gerekiyor.
Köylü çok şaşırıp, hakime soruyor:
- Nasıl olur hakim bey bu hayvan benim bütün tarlamı mahvetti. Hatta bana da saldırdı. Ben de onu öldürdüm!
Hakim:
- Vallahi evladım! Bu kanunu ben yazmadım. Bunu meclistekilere soracaksın ben sadece uyguluyorum.
Köylü bir kez daha şaşırır ve şöyle der:
- Bu ayının da mecliste adamı varsa pes doğrusu!!! |