Haberin değersizleştirilmeye çalışılması bir suçluluğun ifadesidir.
Şimdi, o psikolojidesiniz, bakın net biliyorum…
Kamu kaynaklarını, “kamu kaymağı” yaparak sınıf atla(t)maya benzemez bu işler.
Tehlikelidir…
Acınasıdır…
Gözetilendir…
Sonu, kodestir…
Babanızın malı olsa böyle dağıtmazsınız bey-efendiler.
Gariban istese, bir kuru ekmek vermezsiniz.
Ammaaaaaa!...
50 trilyonu iç böreği, yağma Hasan’ın böreği yapmak üzeresiniz…
Devletin imkânlarını gözetmekten sorumlu “kamu görevlisi” iken, bir anda kendinizi kelebek camı kırarak oto teybi çalan “kamu faresi”ne dönüştürebilirsiniz.
Tam da burada diyorum:
Haberimi(zi) değersizleştirmeye çalışmayın.
Bahanenizi biliyorum…
Boşuna uğraşmayın, ter dökmeyin.
Netim, eminim…
Uyarıyorum!..
Bürokrasinin eteğine tutunup, resmi bir tecavüzü(nüzü) haklı kılmayın…
İlk yazdığım yazıdan bu yana tam bir hafta geçti.
Haklıysanız cevap verin.
Konuşun, bağırın, çağırın…
Şu ana devletin 5.5. milyon lirasını iç ettiniz.
5 yılda tam 45 trilyon 750 milyarı bulacak bu para.
TEFE, TÜFE, 50 trilyon yetim hakkı…
O mu?
Yavuz’un övündüğü ama götürmek isteyenin bahanesi…
Bak arkadaş!
Devlet görevlisi, devletin malını çaldırmaz.
Biz gazeteciler, demokrasinin bekçi köpekleriyiz.
Aynı zamanda kamunun da …
Tanım tam da bu şekilde…
Mal sahibi ( kamu yöneticileri) şaki’ye ( firmaya) anahtar teslimi bir soygunun azmettiriciliğine soyunmuşsanız; biz bekçi köpekleri hırlamayı ve ısırmayı görev sayarız.
50 trilyonluk olası bir vurgunla alakalı bu kirli hedonizme tasma takmak da işimiz ha!...
Mevlana ne diyor. ETME …
Bu milletin A…na yeterince koyan var…
Edacan, gel ETME…
Kredi Kurtlar Kurumu’na uyma…
Rezil olursun…
Çünkü hikâyeyi başından beri biliyorum…
“Bir varmış, bir yokmuş” der anlatırım…
Belki şehre yeni bir film gelmez,
Ama hakkınızda açılan davalara bir yenisi eklenir.
|