|
• FİDEL, KÖSE, CHP
|
Çifte kavrulmuş fındık kıvamından, gücünü merkezden alan tek başkan olarak atanıp CHP’nin kaptan şoförlüğüne getirilen Sait Köse’nin meslektaşımız Gaziantep-27’den Meral Kınacılar’a yaptığı açıklamaları satır satır okudum.
Dubai’de 120 katlı bir gökdelenin tepesine çıkmış, Yukarıbayı’daki bir gecekondu barakasındakilerine, duman işareti ile bir şeyler anlattığını duyumsadım.
Bir kere “12 milletvekili çıkaracağız” ile “hayal ama gerçek olacak mı?” umusundan az kalsın hem umsuruğa, hem de Türkiye’de ortadan kalkan ince hastalığa yakalanacaktım. Hayatım boyunca çok ütopya dinledim ama içinde böylesine ilk kez rastladım diye tarihi bir ana şahitlik ettiğim için kendimle gurur duydum…
Atamayla gelen ve çift başlılığı, şarj edildiği genel merkez gücü ile tribüne gönderen Sn. Köse’nin, “eğer milletvekili adayları önseçimle belirlenmez ise 24 bin kişiyle Angara’ya giderim” demesi gerçekten çok hoşuma gitti. Tapınak Şövalyeleri de böyle ortaya çıkmadı mı? Ama bu tavrında son derece haklı: Atanmış bir başkanın, aday belirleme yöntemini ön seçime zorlayıp, kontenjanla mücadele etmesi, bir anlamda atanmışlığını da seçilmiş il başkanı kadar anlamlı kılacaktır diye tersten düşünmekteyim.
Hepsi bir yana en morardığım taraf,”1903 Fenerbahçe gibi takım tutar gibi siyasi parti tutmadım” demesi oldu. Yani bir Fenerbahçeli olarak, halen CHP’li olmayışımdaki andavallığı istemeden de olsa yüzüme vurmuş oldu. Hani Fenerbahçe’yi sevmesek Çemişkezek Senkronize Yüzme Bayan Takımı’nı (var mıdır acaba?) tutacağım ama 1903 hele de Sol Açık benim için Çarşı gibi bir aşk…
Gelelim en ince meseleye; arkadaşları, Sn. Köse’ye, “Dünyada bir Fidel (Castro) bir de sen!..” diyorlarmış. CHP İl Yönetimi’nin yerinde olsam Meral arkadaşımın haberinin olduğu bu sayfayı özel ulak ile ya Küba Elçiliği’ne ya da Küba Devlet Başkanı Raul Castro’ya gönderirdim.Biliyorsunuzdur Fidel Castro başkanlık görevini sağlık sorunları nedeniyle kardeşi Raul’a devretti. Raul ise Fidel’i, Che Guevera ile tanıştıran kişidir. Küba’daki üç “commandante”den de biridir. Ayrıca Küba Beşlisi olarak bilinen bir kahramanlar grubu vardır bu ülkede. Demek ki, dünyada bir Fidel, bir de kendisi kalmamıştır. Ayrıca 24 bin üye ile Ankara Kalesi’ni kuşatmaya gidebileceğini ileri süren Sn. Başkan’a, Küba Devrimi’nin 100 kişi ile Moncada Kışlası’na yapılan saldırıyla başladığını da hatırlatıp, 24 binlik gücüyle ciddi bir potansiyel olduğunu ifade ederek moral vermeyi görev sayarım.(Kaldı ki bu saldırıda bir çok Kübalı devrimci öldürüldü ve sayıları 15-20 kişi kadar kaldı..)
Türkiye, Haziran Seçimleri’nde ciddi bir sınav verecek. Ya yeni Osmanlıcılık teziyle Ortadoğu’nun emperyalist gücü olarak sömürgeci bir anlayışın bedelini ödeyeceğiz, yada cumhuriyetin modern değerlerine sahip çıkılacak. Ya primitif bir siyaset anlayışı ve bunun oluşturduğu sakat alışkanlığa “ah-vah!” edilecek, yada “fıtratımızda olana” razı olacağız.
O nedenle, “bir Fidel, bir de ben” sözünü kolaycı, eleştirmeye değer, manasız buluyorum.
Seçim akşamı sandıklar açıldıktan sonra, “Başımızdan büyüğü eksik etmesin” diyerek ağlaşan CHP’liler, “Biz üç kişiydik: Nazlıcan, Bedirhan bir de ben …” dememek için, kendi tarihlerini, konjonktürü ve geleceği iyi okumalılar diye düşünüyorum…
Adiosssssssss….. |
|
20 Ocak 2015 |
Okunma Sayısı:3935 |
|
|