Gerçekle aramıza beton blokların örüldüğü, sinsi bir dille yazılan çift taraflı senaryoların, bin bir ruh hali ile bizi sersemlettiği, otomatiğe bağlanmış, kısa erimli bellek operasyonları ile algımızın dumura uğratıldığı marazlı zamanlar yaşıyoruz.
Hipnotize edildikten sonra iki aynanın arasına yerleştirilmiş bu toplum kendi sonsuzluğnu görmesinin bocalayışı ile yukarıya çekilirken oltanın iğnesinde umarsızca çırpınan balık arasında hiçbir fark kalmadı aslında.
Onca yalanın ortalama insanın akıl çöplüğüne döküldüğü, parıltılı, şakırtılı kelimelerin üzerine kurulan sahte cennetlerde bukağılı bir özgürlüğün vaat edildiği, adı konulmamış birt ebalaştırma ve mankurtlaştırma arzusunun artık şehvete akan piçliğini izliyoruz!..
Bir travmadan ötekine, cin çarpmasından, akıl tutulmasına, bir soysuzluktan diğerine yaslanan kirli ruhlarımızla önünde eğildiğimiz tüm masumiyet ritüelleri yeni küfürler icat ediyor paslı dilleri ile.
Örneğin; demokrasi, halen, “halkı, hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığı konularda, karar vermeye teşvik eden yönetim biçimi” olarak tüm hayatımıza tecavüzü meşru kılan, meşum bir araç haline gelebiliyor.
Kendi kurguladıkları inanca, kolektif bir biat yaratmak için önlerine attıkları kırıntılarla komadan çıkmasına, düşünmesine, sorgulamasına, itiraz etmesine izin vermedikleri kalabalığın adı biraz kibarlaştırılarak “kamuoyu” olabiliyor pekâlâ…
Başkaca mı?
Geçen yıl gazetede okudum, unutmadım. Muş’ta, sürü sahipleri çoban bulamaz hale gelmişler. Tüm masrafları kendilerine ait olmak üzere 3500 TL maaşla çoban bulamadıkları için son çare olarak İŞKUR’a başvurmuşlardı.
Bir ülkede çobanlar, neredeyse bir profesörünki kadar maaşı hak eder hale gelmişse orada çobanlar elbette baş tacı edilir.
Güdülecek bu kadar yığın varken, içine doğduğumuz Sürü Demokrasisi (!) gide gide Üç Maymun Demokrasisi’ne evrilir…
Sonra yarışmacı, bilemeyeceği soru için sunucuya dönerek “seyirci jokerimi kullanmak istiyorum, seyirciye güveniyorum” der.
Seyirci butona basar, grafikler yükselir, yarışmacı yanıtlar” zıztttttttttt” diye acı bir ses gelir.
Yarışmacının yüzünde sahte bir gülücükle içinden “hastirrrr” der.
O nedenle ben, seyirciye asla güvenmem…
Trene bakan öküz olmakla, dünyanın öküzün boynuzunda olduğunu savunmak arasında hiçbir fark yoktur çünkü…
Sonuç mu?
Aymazlık fena halde hastalıktır… |