Bugünlerde yazı yazmak içimden gelmiyor.. Memleketin durumu içimi acıtıyor.Bu sıkıntılı kafayla düşünüyorum ne olacak bu memleketin hali, ne olacak çocuklarımızın geleceği diye..
Gaziantepteki yapılaşmayı düşündükçe sıkıntı duymamak elde değil... Yaratıcılıktan ve estetikten uzak, yeşil alanların hızla yok edilerek çoğalan kerameti kendinden menkul gayrimenkul halleri Gaziantebe hiç mi hiç yakışmıyor.....
Gaziantebin caddelerinde dolaşırken şunu fark ettim..Nerede o eski evler ..Sadece alleben deresi etrafında ve birkaç mahallede olan evlere imrendim. Ne kadar şanslı olduklarını düşündüğüm 3-4 katlı evlerdeki insanların en çok çiçeklerle süslenmiş balkonlarını çok kıskandım...
Çocukluğumun balkon sefaları nasılda güzeldi.. .Gaziantebin birçok yerinde bütün evlerin balkonları vardı ve o balkonların hepsinin bir ruhu da vardı. Çiçekler, şemsiyeler, masa ve sandalyeler. Balkon demir ve duvarlarında özenle yerleştirilmiş süs bitkileri vardı..Şimdi ruhsuz sadece beton yığını binalar var.
Ruhsuz binalarınızla balkonlarımızı yok ettiniz. Artık modern hayatın yaşam alanlarında balkonlarımız yok. Özellikle mi böyle projelendiriliyor diye düşünüyor insan; ruhsuzlaşalım, ıssızlaşalım diye!. Ve para uğruna ..Rant uğruna güzelim memleketim yok oluyor...Etrafınıza bir bakının gerçekten varmı yokmu..Nelermi aslında o kadar şey yokki..
Mahalle yok, bakkal yok, selamınızı alacak esnaf yok, yaptığı reçelden bir tabak da size uzatan komşu yok
Ruhumuza iyi gelecek ne varsa, şehrin çoğu cadde ve sokaklarında yok artık.
Sığınaklarımıza tıkış tıkış tıkılıp, robotik ve mekanik bir şekilde giriş-çıkış yapmamız, poker surat ortalıkta dolaşmamız için elinden geleni arkasına koymayan bir zihniyet.Sadece arsalara avmlere ve apartmanlara odaklanmış güruh..Okul yapmaya,park yapmaya alan yok..
Birde spor alanları..Ahhh,ahhh söyleyecek o kadar şey varki...
Ya kentin adı ile anılan Gaziantep spor o da zaten yok olmak üzere..Şehirle barışık omayan bir takım...Güzel olan başka bişey varsa onuda yok edin ki geriye bişey kalmasın..
ZULÜM
Zulüm ister bireysel yapılsın ister devlet eliyle.. Bir gün gelir faili bulunur. Belki bir gün sonra, belki yıllar sonra. Belki kendisini bulur, belki evlatlarını.. Ama mutlaka bulur ve kimsenin yaptığı yanında kâr kalmaz. Günümüz zalimleri şunu bilsinlerki , zulm ile âbâd olunmaz.. "Zulm ile âbâd olanın, âhiri berbâd olur"
MEYDAN KİMLERE KALIR
Çin'de hiç kedi yokmuş ve fareler öyle çokmuş öyle çokmuş ki sokaklarda sürülerle dolaşırlarmış.
Çinliler bu fare istilâsının önüne geçmek için düşünmüşler taşınmışlar, nihayet bir usul bulmuşlar. Usul ama ne usul akla hayale gelecek gibi değil elli altmış fareyi bir kafese hapsedip aç bırakıyorlarmış. Bir kaç gün sonra farelerin en cılızı dayanamayıp ölünce ötekiler hemen onu yiyiveriyorlarmış. Arkasından ikincisi, daha arkasından üçüncüsü de ölünce,fareler fare yemeye iyice alışıyorlarmış. Ve başlıyorlarmış birbirlerine saldırmaya. Dişi kuvvetli olan ötekini haklıyormuş.. Haklıya paklıya beş on gün içinde kafeste sadece iki fare kalıyormuş Bu iki farenin mücadelesini seyretmek pek keyifliymiş . İkisi de şampiyon. ikisi de babaç... Biri birine pençe atıyormuş, öteki diğerine. Neticede bir tanesi galip çıkıyormuş kavgadan... Elli altmış farenin sonuna kalan bu izbandut fare manasıyla bir fare yamyamı oluyor ve artık fareden başka bir şey yemiyormuş.
Çinliler de yamyam fareyi kafesden çıkarıp dışarıda ki farelerin arasına salıveriyorlarmış. Farecikler içlerinden birinin yamyamlaştığını ne bilsinler, tabii kaçmıyorlarmış ondan. Ve o eline geçirdiği hemcinsinin isini oracıkta bitiriveriyormuş.
Çin'de böyle tüketiyorlarmış fare neslini. Hangi fasileden, hangi soydan olursa olsun,bir yaratık neslini yok etmek için bundan dâhiyane bir usul bulunamaz.Herkes yaşamak için birbirini yemeye başladı mı sonunda sen sağ ben selâmet; meydan, fareleri birbirlerine yedirenlere kalır.. Memleketin ahvali böyle olmaz inşaallah.. |