Bölgemiz ve kentimiz sarsıntılı zamanlar geçiriyor.
Diyakronik olaylar, toplumun yüreğini derinden sarsan acıları, çığlığa dönüştürüyor.
Netameli zamanların zehirli salgısı, vicdanları adeta felç ederken, iktidar kayalığına kan denizinden yüzerek geçmeyi ve barışı berhava etmeyi amaçlayan bir kurguyu korkuyla izliyoruz.
Ekonomi, deradikalize hale gelmediği için büyük bir endişe var. Eğer olayların bu şekilde sürmesi, belirsizlik ve kaosun birileri tarafından enstrüman haline getirilir ve sonbahara sarkar ise Gaziantep’te birçok firma batabilir.
İhracatın düşmesi de benzeri sorunların gün yüzüne çıkmasına neden olur.
Bakın hizmet sektörü hemen tepki vermeye başladı.
Turlar iptal ediliyor, yerli ve yabancı turistler bu bölgeye gelmekten korkuyor.
Kebapçısından, sedefçisine, bakırcısından, yemenicisine herkes işlerin giderek daha da kötüye gittiğinden bahsediyor.
Gaziantep birçok kriz gördü, her ne kadar “krizi fırsata çevirin” nakaratı ile ticaret erbaplarına akıl verildi ise de biliyoruz ki bir çoğu o girdapta kayboldu gitti.
Siyasal iktidarın kazanılması için sürdürülebilir hale getirileceğini görmenin zor olmadığı bu kaotik durum hem halkın, hem ekonominin celladı olacak.
Siyasal ama kaba bir dille cilaladıkları ama hamasetin dozunu her zaman kaçırdıkları cümlelerin ve kafalarının arkalarına sakladıkları bu kanlı tiyatroyu kimse görmüyor mu?
Bu kentin sivil toplum örgütleri, demokratik kitle kuruluşları, odaları, sendikaları, dernekleri, siyasi aktörleri neredeler?
Bu SUSKUNLUK SARMALI kanlı sürecin onaylanması anlamına mı geliyor?
Toplumun denge-fren mekanizmasına ne oldu?
Kurtuluş künyesinde 6135 şehit olan bu şehir ölüsevicisi olmaya mı başladı?
Ülke adım adım kardeş kavgasına sürüklenirken, bu bana necilik niye?
Seçim ekonomisinden rahatsız olanlar savaş ekonomisinden neden rahatsız olmuyorlar.
Biz neden konuşan ve tartışan, sonuçlarını kamuoyuna duyuran bir kitle değiliz?
Neden kimse ses vermiyor?
Bu suskunluk hayra alamet değil mi yoksa? |