Düşün ki 2 milyonluk bir şehide yaşıyorsun.
4-5 kitapçı var. Kişi başına düşen nohut dürümcüsünü bilemiyorum.
Taşıma suyla dönen devlet tiyatrosu var.
Memleket sirk çadırına dönmüş, anlayamıyorum.
2-3 tane sanat galerisi var.
Cüzdan işçiliği ve derdi, adeta ruhumu geriyor.
Her mahallede bir yazlık sinema vardı.
Şimdi, AVM öksüzü sinemalara gidiliyor.
Eskiden kültür-sanat dergileri vardı.
Şimdilerde kültür mantarına dönüştü.
Üniversiteler dahil 600–700 bin öğrencimiz var.
Şehrin sosyal hayatı sıfır…
1600 dernek var, sivil toplum yok.
Trafikte 439 bin araç var, doğru dürüst yol yok.
Yüzde 5 zengin, geri kalanı yoksul.
OSB var işçi var, sendika yok.
Üniversite var, bilim yok.
İnsana değer yokken, hayvanat bahçesindeki ayılar buzlu kokteyller ile besleniyor.
Zürafa Şakir’in avrat derdi, hepimizin derdinden büyük.
2 milyon nüfusa, 10 milyon reçete yazılmış.
Uluslararası denilen havaalanı, maket gibi duruyor.
Zırt-pırt elektrik su gidiyor.
Dünlerde halen kız kıza dans ediliyor.
Yağlı küftenin yarışması yapılıyor.
Hayat, mutfakla tuvalet arasında geçiriliyor.
Her yer inşaat ama gecekondudan geçilmiyor.
42 derece sıcak var ama suni kayak pistinin reklâmı yapılıyor.
İnsanlar kornayla, yöneticiler billboardlar ile konuşuyor.
Sağ deli ediyor, sola dönmek yasaklanıyor.
Yeşil alandan, benzin istasyonu üretiliyor.
Dinozorları gördükçe, içimizden mağaralara dönmek geliyor.
X X X
Cesedi kokutan, diriyi, eriten ateşten diliyle tüm kavuruculuğunu yüzümüze vuran bir hava var. Sayıklamaya mı başladım ne?
Cidden eriyor muyum?
Yoksa saçmalama özgürlüğü kullanmaya mı başladım! |