Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir seçime gidiyoruz.
Nutuklar, içi boş vaatler, sözler, samimiyetsiz dokunmalar ve bilgi kirliliğinin tavan yaptığı bu ortamda; muktedirin kaybetme korkusu ile asıl kitlesel mağduriyetin kazanma isteğinin altında yatan gerilimini hep birlikte yaşıyoruz.
Diktanın, demokrasi üzerinden meşru kılmaya çalıştığı katı politik egoyla, düşünsel anlamda paramparça edilerek yap-boz tahtasına dönüştürülmüş o hummalı çelişki arasındaki gelecek kaygısı bu aynı zamanda.
Basit sevgisizliğin, karşılıklı nefretle ötekileştirmeye evrilmesine ve karşılıklı yok saymaya; koşulsuz biat ile yeni düşmanlar yaratılmasına neden olan kirli siyaset ile üstü başı bundan kirlenen halk yığınlarının sessiz itirazına, çığlıklarına tanıklık ediyoruz.
Cumhuriyetten, saraya…
Milletten, ümmete…
Laiklikten, din sömürüsüne …
Demokrasiden, parti devletine…
Barıştan, savaş tanrılığına…
Komşuluktan, kokuşmuşluğa…
Parlamenter sistemden, Neopotizm’e…
Kardeşlikten, iç savaşın eşiğine…
Hukuktan, guguka…
Bağımsız yargıdan, herkesin kendi yargısına…
Özgür medyadan, üç maymuna…
Mizahtan, kara mizaha…
Vatandaştan, yandaşa…
Eleştiriden, koşulsuz alkışa…
Atlası, haritası, pusulası, yönü olmayan zamanlara getirildik!
Ölümü, acıyı, suskunluğu kabullenir olmuşuz.
Üzerimizde yangın sonrası, kül griliği…
Yine de yüzümüz geleceğe dönük…
Yüreğimiz aydınlığı işaret etmeli.
UMUDUNU KAYBETME DOSTUM…
Onlar kirletirse, sandıkta temizlenir…
Oy ver, verdir, sandığa git, ülkene sahip çık.
Vicdanınla, aklınla oynamalarına müsaade etme.
Yoksa tarih seni asla unutmaz…
|