Kentimizde geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen “Gaziantep Eğitim Çalıştayı Sonuç Raporu” bir kitap haline getirilmiş. Önceki MEM Basın Müdürü Mehmet Dinli, baskıdan çıkan bu rapordan bir tane de gazetemize getirdi. Daha önce Milli Eğitim Müdürlüğü’nün sitesine konulan bu yayını incelemiştim. Ama şimdi daha dikkatli bakma imkânım oldu. Bu kitapta satır aralarında gözüme çarpanlar kusura bakmasınlar bende bu çalıştayın göstermelik oldu izlenimini verdi.
Öncelikle, kitabın giriş sayfasının bol protokol fotoğrafları ile başlamasını ve sonunda da akapanış fotoğraflarını yer almasının anlamsız buldum. Konular, kitapta dağınık bir şekilde yer almış. Örneğin (bana göre) “Okul Öncesi Eğitim Çalışma Grubu” veya “Temel Eğitimde Başarıyı Arttırma Grubu” sunumu başlangıçta yer alması gerekirken, “Yaygın Eğitim ve Mesleki Eğitim sunumlarına yer verilmiş. Ardından Özel Eğitim konusuna girilmiş. Temel Eğitimde Akademik Başarıyı Arttırma yine orta sıralarda yer almış. Din Öğretimi Çalışma Grubu’nun raporunu da özel bir önem verilmiş havası var.
Çalışma Grupları, birbirinden güzel öneriler sunmuşlar. Umarın teker teker hayata geçer.Kağıt üzerinde her şey yerli yerinde ama bunların nasıl uygulanacağını düşünmekten kendimi alıkoyamadığım için sanırım bana biraz ütopik geldi.
Nedenini, (kendi açımdan) dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım
Şu aralar, Jaeho Kang’ın, ‘Walter Benjamin ve Medya’ isimli kitabını okuyorum. Bir iletişim kuramcısı olan Walter Benjamin, Alman Eğitim sistemine dozajı son derece yüksek bir salvolar gönderiyor.
Benjamin; Alman Eğitim Sistemi’ndeki başarısızlık ve yetersizlikleri hoca ile öğrenci arasındaki ilişkinin tıpkı usta ile çırak yada güçlü ile güçsüz arasında olduğu gibi tek yönlü iletişime dayalı köhnemiş bir anlayıştan doğan hiyerarşik doğasına bağlıyor.
Okul hayatına şekil vermiş olan özgürlükçü eğitim pratiklerinin, iletişimi asla tek yönlü bir sokağa” indirgenemeyeceği, mutlaka karşılıklı ve müşterek eylemler içermesi gerektiğini anlatıyor bir bakıma. Benjamin, eğitimin amacını; bilginin otoriter bir öğretmen tarafından pasif bir öğrenciye iletilmesini olmadığını, karşılıklı etkileşim sonucu kolektif bir iletişimle aktif katılımı sağlamak olarak açıklıyor.
Benjamin, bu nedenle yüzyılın başında Alman Eğitimi Sistemi’ne hakim olan ve halen bir çok ülkede uygulanan Klasik Aydınlanmacı Pedagojiye son derece kuvvetli bir şekilde karşı çıkıyor…
Kitabın hazırlanma ve dizayn biçimi kaba bire eleştiri olsa da esas can alıcı nokta burada Walter Benjamin’in tarifini yaptığı “ verici olan otoriter öğretmen-alıcı olan pasif öğrenci” retoriği.
Tamam çalıştay iyi de içinde ÖĞRENCİ yok..
Onlar nasıl düşünüyor, neler olmasını istiyor, kendilerini nasıl ifade etmek istiyorlar?
YOK…YOK…YOK…
OKULLARIN ELEKTRİK MESELESİ
CHP Şahinbey Belediye Meclis Üyesi Uğur Kalkan’dan bir mail geldi…İddiasına göre elektrik dağıtım şirketi olan SEPAŞ, Gaziantep’teki devlet okullarının elektriğini sağlama işini ihalesiz almış. Buna rağmen yapılan sözleşmeye göre okul müdürleri elektrik faturalarını ödemeye mecbur ediliyorlar. Ortada şöyle bir sorun var: Faturayı ödemeseler okulun elektriği kesilecek, öderler ise gelecekte kendilerine zimmet çıkarılması olasılığı var.
Türkiye’de adı “Aydın” olan yaklaşık 195 bin kişi var, ama vatandaş buna rağmen yeterince aydınlatılmıyor.
Bu iki başlı Halep düdüğü meselesinin aslı nedir, MEM Müdürü Sn. Yanmaz çıkar da açıklarsa çok mutlu oluruz…
|