Hikâye, Güney Amerika Konisi diye adlandırılan Şili, Uruguay, Brezilya, Arjantin gibi milli ekonomisini güçlendiren ve sınıflar arası ayrımı sosyal uygulamalarla ortadan kaldırdığı için Chicago Okulu iktisatçıları tarafından kapitalizmin deney odası haline getirilen ülkelerde geçiyor.
Evet, 60’lı yıllarda Chicago Okulu İktisat Fakültesi Milton Friedman’ın fikir babası olduğu ve liberalizmi küçümseyerek kapitalizmin özellikle sosyalizmle yönetilen sömürülmesi gereken Güney Amerika ülkelerinde aşırı bir faşizmin uygulanması ve cuntanın baskı politikaları oralarda bir kıyım ve katliama neden oldu.
Öncelikle asker, polis ve yandaş sivil çeteler kullanılarak halkın en önemli gücü olan toplumsal dayanışması yerle bir edilerek bireyci bir anlayış yaratıldı. Mesela Arjantin’de bizde nam salan Beyaz Toroslar’ın karşılığı olan ve bu darbelerin ekonomik yönünü destekleyen Ford firmasının ürettiği Ford Falcon’lar bulunuyordu. Beyaz Toros’a binenler gibi Ford Falcon’lara binenlerden de bir daha asla haber alınamıyordu.
İnsanlar toplu olarak kaybediliyor. Sistematik işkencelerden geçiriliyor, aydınlar tutuklanıyor, sendikacılar katlediliyorlardı. Cunta çocuklara bedava verilen süt programını kaldırıyor, ücretler düşürülüyor, çöplerde yiyecek arayan insanlar çoğalıyor, anneler süt olmadığı için çocuklarını mâte dedikleri geleneksel çayla kandırıyor, yetersiz beslenmeden dolayı ölen çocuklar sessiz sedasız gömülüyordu.
Cunta, çok uluslu devletleri daha da zengin etmek için kendi ülkesindeki işletmeleri lağvediyordu. Sadece Şili’de 1973 ile 1983 yılları arasında 177 bin sanayi işini kaybetmişti.Bu ülkelerdeki ekonomi yönetimi Friedman’ın Chicago üniversitesi’nde Ford’un fonlarıyla ABD’de iktisat eğitimi gören Los Chicgo Boys denilen iktisatçılar tarafından yönetilmeye başlanmıştı.
Muhalif gazeteler ve gazetecilere çok büyük baskılar, işkencelerden geçiyor ama CİA’nın finanse ettiği El Mercurio Gazetesi’nde yeni ekonomik düzen ve cuntaya övgüler yağdırılıyordu.
Sadece Arjantin’deki işkence kamplarının sayısı 300’ü geçmişti. Şili’de tutsakların diz çökemeyeceği, yada kalkamayacağı kadar küçük tecrit hücreleriyle tanınan Villa Grimaldi, Uruguay’da “ada” anlamına gelen la isla, Arjantin’de başlık anlamına gelen işkence odaları capucha ölüm kusuyordu.Arjantin’deki büyük hayvan çiftlilerinin sahipleri tutsaklara parilla (barbekü) dedikleri yataklara yatırarak picana adını verdikleri elektirik sopası ile şoka uğratıyorlardı.
Özellikle 70 ve 80’li yıllarda acımasızca kan döken cunta ve işbirlikçilerinin uyguladığı şok, kapitalizmin hayata geçirilmesinin yani ekonomik şok uygulanmasının alt yapısı idi. Nitekim gerçekten de öyle oldu. Friedman’ın doktrini, işkence ve baskıyla bunalan ve tepki veremeyen halk yığınları nedeniyle bütün korkunçluğu ile hayata geçirildi. En basit anlatımı ile bu ülkelerin sistemleri baştan aşağı değiştirilerek yeni anlayışlar tesis edildi.
Hikaye çok uzun demiştim. “Güney Amerika neresi, Türkiye neresi, Gaziantep neresi?” dediğinizi duyar gibiyim. Bu basit sunumla birlikte benim de siz değerli okurlarımıza sormak istediğim soru şu, “içinden geçtiğimiz faşist süreç size bu hikayeyi tanıdık kılıyor mu?”
Yaşadığımız gerçekten bir şok değil mi?
|