Sevgili okurlar; Mezopotamya denilen topraklara 1977’den bu yana gider gelirim. Çok yakın, candan arkadaşlarım ve dostlarım var. İşim olsa da olmasa da gider, gezer, görür gelirim,
Yaşanan yokluk, yoksulluk, yasaklar sanki bu toprakların kaderi oldu. Yaşanan acılar terörle birlikte ülkenin her tarafına yayıldı. Şimdi bu toprakların gizemini anlatmak istiyorum.
Terör başlayınca Kanada’ya ağlaya ağlaya giden arkadaşım, 15 yıl Kanada’da kaldıktan sonra daha fazla dayanamadı her şeyi göze alarak geri döndü.
1986 yılında Ankaralı Doktor Ali, Mardin Kızıltepe’ye ağlaya ağlaya gittiği bu topraklardan 20 yıl kaldıktan sonra ağlaya ağlaya ayrıldı. O da şimdi zaman zaman gelip, görüp, gidiyormuş.
1993 yılında İstanbul Beykoz’da boğaza bakan bir kasap dükkânına girdim. Duvarda Midyat’ın fotoğrafı vardı. Kasaba, “Boğaz’da oturuyorsun neden Midyat’ın fotoğrafını asıyorsun?” dediğimde kasap öyle bir içten ah çekti ve “Burnumda tütüyor, fotoğrafa bakarak özlem gideriyorum dedi.
2002 yılında Şırnak’ta tanındığım Balıkesirli astsubay Mehmet, 4 yıl kaldıktan sonra Uşak’a tayinı çıktı. Zaman zaman arayıp halini hatırını sorduğumda şu anda evi kamyona yüklemiş Şırnak’a gidiyorum dedi ve 2 yıl doldurmadan Batman’a gitti. Çok yakından tanıdığım bu insan para için gitmedi.
2007 yılında Ege bölgemizde cennet denecek kadar güzel bir ilçenin bölük komutanlığında otururken Bölük Komutanı olan Yüzbaşı, “Emrinde bulunan 23 rütbeli personel'in 18’i Güneydoğuya gitmek istiyor” dedi. Bunların 15’inin ekonomik durum çok iyi olduğunu belirtti. Bende “bölükte bulunan arkadaşlara soralım neden bu cennet gibi yerden Güneydoğuya gitmek istiyorlar” dedim. Hazır bulunan 12 arkadaşa sorduk yalnız iki kişi para için gitmek istediğini söyledi. 10 arkadaş, “Ben bu toprakları çok seviyorum” diye konuştu..
Mardin’in İdil ilçesinden Manisa’ya göç eden bir arkadaşımda Manisa’da sevilen sayılan zengin bir iş adamı olmasına rağmen yine de “İdil, İdil” diyor.
Yokluğun, yoksulluğun, yasakların acıların her türlüsünün yaşandığı adaletsizliğin, eşit olmadığı göçün eşit olmadığı rantın eşit olmadığı en önemlisi de toprağın eşit dağıtılmadığı bu topraklarda İnsanları kendine bağlayan sırrı nedir?
Bu sır çözülmese evler basılır, köyler basılır daha büyük katliamlar yapılır. Acıların daha büyüğü yaşanmaya devam eder.
Bu toprağın insanlarını tanıyan biri olarak söylüyorum ki. Tek güç devlet olmalı, toprak eşit dağıtılmalı, rant eşit dağıtılmalı. Yoksa çok vahim olaylar yaşanır ve ülkenin her tarafına da yayılır. Bir an önce bu topraklara gereken yapılmalı.
Bu toprakların SIRRI ÇÖZÜLMELİ. |