Sevgili dostum Murat Güreş (ki benim tanıdığım Gaziantep’te kalemi güçlü birkaç kişiden biridir.) refikimiz Hakimiyet’te dün aynen şöyle diyordu: “Bu kenti anlayamadım!” Pes yani Murat Güreş sen de bu kenti anlamadıysan, kim anlayacak İMANIM !
Demiş ki; şehirde ağaç kesiliyor, çevreye duyarlı örgütler sesini çıkartmıyor. Bak, Bak, bak, dümene bak, bir taşla iki kuş vuruyor. Hem ağaç kesiyorlar diye şehremanetini zan altında bırakıyor, hem de çevreye duyarlı teşkilat-ı mahsusanın kulaklarını çekiyor. İyi de, imanım sen bu şehirde şehremaneti makamını, teşkilat-ı hayriyye mi sanıyordun. Yani ne zaman memleketin hayırlı bir işine yaramış ki bu şehremaneti, bugün yarasın. Hem şehremaneti dediğinin memleketin sorunlarını çözmesi şart mı? Sadece şehremini ve çevresinin sorunlarını çözmesi yetmiyor mu? Her şeyi devletten bekliyorsun, seninki de iş mi imanım. Hem bu çevreye duyarlı teşkilat-ı mahsusa, zaten adı üstünde çevreye duyarlı, kısaca anlatayım şehremini ve çevresine duyarlı ya, daha ne istiyorsun kardeşim. Hadi, hadi dağılın, herkes işine gücüne baksın.
Yahu, yazıyı okudukça sana kızasım geliyor ama ne yapayım refik olmaktan kaynaklı torpil yapıp kızamıyorum. Sen bu esnaf odası başkanı zat-ı muhteremi yeni mi tanıyorsun, adam sana kendini 20 yıldır ispat etmek için didinip duruyor. Her seçimi kazanıyor, sen kabullenemiyorsun. Eee ne yapalım seçenler müstehak demek ki.
Yememiş içmemiş kendi meslektaşlarını da topa tutmuşsun. Neymiş efendim, gazeteci yazmadığından para kazanır olmuş. Canım efendim sen onlara gazeteci dersen sonucu bu olur. Onlar gazeteci değil ki reklam ajansı.
Doktorlar emlakçılık yapıyormuş, yaparlar tabi. Memlekette, şuraya hastane yapılacak desen etrafındaki arsalar prim yapıyor, buraya doktorlar site yapacak desen etrafı değerleniyor. Adı bu kadar spekülasyona karışan doktorların da eli armut mu toplayacak a canım kardeşim. Zaten sehremini de doktor hattı zatında.
Ambulans şoförü, belediye başkanı oluyormuş. Siyasetçisinin başarı kriterinin “ne kadar çok cenazeye, hasta ziyaretine ve düğüne gitmiş olduğu” olan bir şehirde, ambulans şoförünün görevi boyunca ne kadar çok hasta ziyaret ettiğini hesaplasan bunu eleştirmezdin.
Adam profesör olsa, minibüs şoförünün “çök” komutu ile diz üstüne çöker diyorsun ya, çok güldüm çok. Şimdi o profesör kardeşimizle ilgili bir şey söylemeyeyim ama minibüs şoföründen yiyeceği zılgıtı, arkasından da minibüs ahalisince karga tulumba alaşağı edilebileceğini hesap eden bırak profesör, cumhurbaşkanı olsa gene diz çöker oracıkta. Diğerleri neyse de en çok şunu anlamadığını anlamadım imanım. Neymiş, bu şehrin kızları sevmeyi, erkekleri aşık olmayı beceremezmiş. Eee bu kadar magandalığın yaygın olduğu, zengininin kültürel birikimi olmayan sadece zengin olmakla yetinen birer mercedesli maganda (yani her şeyi parayla satın alabileceğini düşünen ve hayatını bunun üzerine kurgulayan) olduğu, şehremininin (kim olduğu fark etmez) emlakçılıktan vazgeçmediği, esnafının eyyamcıyı baş tacı ettiği, minibüs şoförünün profesörü diz çökerttiği, çevreye duyarlı teşkilat-ı mahsusanın, patron ve çevresine aşırı duyarlı olduğu bir memleketin kızlarının neden sevemediğini, erkeklerinin neden aşık olamadığını anlamaya çalışmanın abesle iştigal olduğunu da anlamamışsındır ya neyse… |