Yerel yönetimler memleketin cazibesini çok arttıramadılar, çarpık yapılaşma, trafik, sosyal yaşam şehirlerin kabusu oldu...
Büyümekte olan şehir ve bu şehir içinde yaşayan insanlar için yeni sorunlar türedi. Eğitim, hırsızlık, fuhuş ve trafik gibi...
Bir şehir, imar planları üzerinde daima oynanır muktedirlere, eş dosta ve zenginlere rant sağlanırsa daha sonra gelen belediyelerde buna devam eder. Böylelikle bu şehirde yaşam kültürü zorlaşır. Dolayısıyla bir kenti imar planları üzerinde oynayarak tasarlamaktan daha fazla, onu gelişim süreci içinde sağlıklı ve sağlam biçimde yönetebilmeyi bilmek önemlidir.
Şehrin kalkınmasını sağlayamayan yetkili güçler, şehrin ekonomisi yerine kendi makam ve ikbal beklentileriyle, kentsel kozmetiğe yatırım yapan yerel yöneticilerin eseridir şimdiki şehir yaşamı.
Belediyelerde İmar ve irfan olmalı. İmar yani fiziki yapının şekillenmesi, irfan sosyal kültürel belediyeciliktir. Derinlemesine analiz edip projeler düşünülmelidir. Bu şehri, siz imkan ve fırsatlar açısından analiz etmediğiniz zaman işte kış geliyor her yağan yağmurda milleti perişan edersiniz...
Aslında şehrin geleceğinin önceden düşünülmesi şehir planlaması yapılması gereken bir sistemdir. Biz öylemi yapıyoruz rastgele kime ne lazımsa ver, tabiri caizse bir arsacılık sektörü yaratıldı ve gittikçe şehir hayatı bir imkansızlık bataklığına gömülüyor. Önlem alınmazsa sıkıntı artarak büyüyecek.
Bizde kuru, kuruya söylenen bir söz vardır. Marka şehir.
Bence artık Marka şehir kompleksini bir yana bırakıp bir an önce yaşanabilir kent kurmak için çalışmak gerekiyor!. Çünkü artık beton yığınları arasında nefes alamıyor, boğuluyoruz. Trafik gitgide çile haline geliyor. Eğitim diplerde ,sağlık pahalı
En önemlisi de, yaşanabilir bir kent, ağaçlarıyla nefes alabilmeli, sahip olduğu doğal güzellikleri koruyabilmeli, tarihin izlerini hissettirmeli; anlatmalı kendi geçmişini, yaşanmışlıkları, gerçeklikleri.
Yaşam alanlarımız olmalı. Kısaca yaşanılır kent nasıl olmalı diye bakarsak "yaşanılır kent" kavramından, sokakları temiz, altyapısı güçlü, yeşil alanları oldukça fazla, park, otopark sorunu olmayan ve çeşitli kültür, sanat, spor etkinliklerinin çeşitliliği ile ön planda hizmetleri olan kentler olarak algılamaktadır.
Var mı yaşadığımız şehirde bunlar ?
FIRSATÇI BİR TOPLUM OLDUK
Fırsatçılık, yediden yetmişe, erkekten kadına, hiç fark etmiyor artık genlerimize işlemiş
Her türlü olayı, kendi menfaatimize yönelik bir fırsatçılık anlayışı içerisinde değerlendirmeye büyük özen gösteren bir toplum olmuşuz.
Bir fırsat çıkmasın hemen üşüşülür, boşluklardan yararlanır, işleri kılıfına uydururuz. Sonuçta birileri günün sonunda haksız kazancı ile mutluyken, geniş bir kesim kaybetmenin ve adaletsizliğe uğramanın öfkesi içinde ortada kalır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Veysel KARAYILAN
ŞEHİR HAYATI VE SORUNLARI
Yerel yönetimler memleketin cazibesini çok arttıramadılar, çarpık yapılaşma, trafik, sosyal yaşam şehirlerin kabusu oldu...
Büyümekte olan şehir ve bu şehir içinde yaşayan insanlar için yeni sorunlar türedi. Eğitim, hırsızlık, fuhuş ve trafik gibi...
Bir şehir, imar planları üzerinde daima oynanır muktedirlere, eş dosta ve zenginlere rant sağlanırsa daha sonra gelen belediyelerde buna devam eder. Böylelikle bu şehirde yaşam kültürü zorlaşır. Dolayısıyla bir kenti imar planları üzerinde oynayarak tasarlamaktan daha fazla, onu gelişim süreci içinde sağlıklı ve sağlam biçimde yönetebilmeyi bilmek önemlidir.
Şehrin kalkınmasını sağlayamayan yetkili güçler, şehrin ekonomisi yerine kendi makam ve ikbal beklentileriyle, kentsel kozmetiğe yatırım yapan yerel yöneticilerin eseridir şimdiki şehir yaşamı.
Belediyelerde İmar ve irfan olmalı. İmar yani fiziki yapının şekillenmesi, irfan sosyal kültürel belediyeciliktir. Derinlemesine analiz edip projeler düşünülmelidir. Bu şehri, siz imkan ve fırsatlar açısından analiz etmediğiniz zaman işte kış geliyor her yağan yağmurda milleti perişan edersiniz...
Aslında şehrin geleceğinin önceden düşünülmesi şehir planlaması yapılması gereken bir sistemdir. Biz öylemi yapıyoruz rastgele kime ne lazımsa ver, tabiri caizse bir arsacılık sektörü yaratıldı ve gittikçe şehir hayatı bir imkansızlık bataklığına gömülüyor. Önlem alınmazsa sıkıntı artarak büyüyecek.
Bizde kuru, kuruya söylenen bir söz vardır. Marka şehir.
Bence artık Marka şehir kompleksini bir yana bırakıp bir an önce yaşanabilir kent kurmak için çalışmak gerekiyor!. Çünkü artık beton yığınları arasında nefes alamıyor, boğuluyoruz. Trafik gitgide çile haline geliyor. Eğitim diplerde ,sağlık pahalı
En önemlisi de, yaşanabilir bir kent, ağaçlarıyla nefes alabilmeli, sahip olduğu doğal güzellikleri koruyabilmeli, tarihin izlerini hissettirmeli; anlatmalı kendi geçmişini, yaşanmışlıkları, gerçeklikleri.
Yaşam alanlarımız olmalı. Kısaca yaşanılır kent nasıl olmalı diye bakarsak "yaşanılır kent" kavramından, sokakları temiz, altyapısı güçlü, yeşil alanları oldukça fazla, park, otopark sorunu olmayan ve çeşitli kültür, sanat, spor etkinliklerinin çeşitliliği ile ön planda hizmetleri olan kentler olarak algılamaktadır.
Var mı yaşadığımız şehirde bunlar ?
FIRSATÇI BİR TOPLUM OLDUK
Fırsatçılık, yediden yetmişe, erkekten kadına, hiç fark etmiyor artık genlerimize işlemiş
Her türlü olayı, kendi menfaatimize yönelik bir fırsatçılık anlayışı içerisinde değerlendirmeye büyük özen gösteren bir toplum olmuşuz.
Bir fırsat çıkmasın hemen üşüşülür, boşluklardan yararlanır, işleri kılıfına uydururuz. Sonuçta birileri günün sonunda haksız kazancı ile mutluyken, geniş bir kesim kaybetmenin ve adaletsizliğe uğramanın öfkesi içinde ortada kalır.