Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

MÜKEMMELLİK İNSANA ÖZGÜDÜR - 1

Yazının Giriş Tarihi: 27.04.2021 14:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 03:59

     İnsanız…

     Dünyamızda bizden akıllı, bizden becerikli, bizden kabiliyetli, bizden mükemmel bir organizma yoktur…

     Ammaaa!

     Birçok konularda vahşi hayvanlardan çok da vahşi olabiliyoruz; özellikle öfkeli anlarımızda… Ve yağma talanda ve de özellikle devlet malında, öksüzün yetimin hakkına göz dikerek ve resmiyette gasp ederek…

     Aç gözlülüğümüz, doyumsuzluğumuz, özel mülkiyet hırsımız ve de biriktirme ve saklama içgüdümüz -istisnasız- birçok hayvan türünden daha da hayvansıdır…

     Nasıl mı?

     Cinsel açlığımızı ve arzularımızı gemleyemiyoruz… Resmiyette gözükmeyen çok eşlilik kapıda…

     Mala mülke servete tapar olmuşuz…

     İstiyoruz ki bir dünya bizim olsun; havasıyla, doğasıyla, toprağıyla, suyuyla ve de tüm insanlık bize tabi olsun, istiyoruz…

     Ben’i unutmuş benlik gütmeye başlamışız…

     Bir sıkıntıya düştüğümüzde en vahşi hayvanlardan daha da vahşi tavır ve davranışlar sergileye biliyoruz…

     Harun kadar zengin olanlarımızın dahi -hâlâ- gözü gönlü doymuyor… Doyumsuzluk tutkumuz katlandıkça katlanıyor…

     Oysa normal insanlarımızın çoktan da çoğu aç, hem işsiz hem karsız, hem gelirsiz hem gururlu; koşullarına lanet okurcasına intihar ediyorlar…

     İşsizimiz çok… İş yok… Gelir giderin 5’de 4’ünü karşılayamıyor… Pandemi ortamında -sağlığımız için kapanma kuralları gereği- küçüklü büyüklü, çoktan da çok iş yerleri kapalı… Kesesinden yiyen yiyene, sonu çıkmaz sokak!

     Bir tarafta arkalı ve resmiyet kılıklı vurguncular, dolandırıcılar o köşe senin bu köşe benim; soyan soya, malı götüren götürene, bir tarafta çöp kutularında nimet artıkları toplayanlar var; 2021’in Ramazan ayında…

     Özellikle geri kalmış ve din eğilimli iktidarlarda, yöneticiler; deveyi hamuduyla yutarlarken, vatandaşların çoktan da çoğu “ağzının suyunu akıtmanın haricinde” elinden midesine bir şey girmiyor…

     İstemeyerek de olsa -ekmek çalmak için- hırsızlık yapanlar gün be gün çoğalmakta…

   Allame-i cihanlarımız ile en doyumsuz olanımız bile; “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” da diyor; “benden sonra tufan” da, haram helal umursamadan…

     Kimi küçük ve orta işletmecilik ile attarlık ve bakkallık yapan insanlarımız da çok kez -aşırı kar hırsı ile- bilerekten eksik ölçüp, yanlış tartanlar da türemeye başladı; yüzde 10, 15 kazanması gerekirken yüzde 30, 40 kazanç ekliyorlar… Cüzdanları, keseleri şişiyor ama namazına ve orucuna haram bulaştırmış olsalar da, o aymazlar “biz bu haramları dua ve yakarılarımızla denkleştiririz” cinliğindeler… Çünkü onlara göre Haramın ilacı ise “biri şekli, biri de nefsi olan namaz ile duadır” aymazların nazarında; avut kendini avutabildiğin kadar…

     Ne tanrı sözlerini ne atalarımızın tarihsel ve doğasal ve de bize miras bıraktıkları sosyopolitik, sosyokültürel değerlerimize değil de altınlı hışırlı servete tapıyoruz… Fazlalıklarımızla, arkamıza attıklarımızla yok yoksula arka çıkacağımıza, ölümüzün körüne saklıyoruz; öldükten sonra sanki o birikimlerimiz bizi diriltecekmiş gibi, aymazca…

xxx

     Öksüzün, yetimin, yolda kalmışın bile hakkına göz diker olmuşuz; onların haklarını yerken bile ne vicdanımız sızlıyor ne tüyümüz titriyor nede açınma duygumuz bizi dürtüyor…

     Öfkelendiğimiz anda gözümüz kararıyor, öfke damarlarımız ok ile yaya dönüşüyor; haklı haksız ayırmasız ölümcül oklarımızı savuruyoruz; haklı haksız fark etmeden…

     Doğru ve dürüst tavırlarımız en ufak bir tepki sonrasında bizleri cinnet tavırlarına dönüştürüyor…

   Oysa sevgi, saygı ve hoşgörü duygularımızı -sürekli- canlı tutmalıyız…

  Ne bir karıncayı incitmeliyiz, ne de bir serçenin kanadını kırmalıyız…

     Birlik ve dirlik mefhumumuz için düşkünleri, uzuvları/organları noksan olan, bedensel ve fiziksel engellileri hor görmeyeceğiz, alay mevzuu yapmayacağız ve onları asla aşağılamayacağız…

   Her konu da ve mevzu da yardımlaşma ve dayanılma içinde olacağız…

     Doğamızdaki ve çevremizdeki her şeyi -emanetimiz gibi- kollayıp doğamızı kirletmemeliyiz; havamızı, suyumuzu, tarım alanlarımızı ve endemik bitki ve hayvanlarımızı kollayıp gözetmeliyiz…

   “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dememeliyiz:

     “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” demeliyiz ve bir bütün olmalıyız...

     Maddi sıkıntısı olan bildik tanıdıklara ister borç, ister dayanışma içerikli olarak arka çıkmalıyız… Faizin ve kâr payının -alıp verildiği- kapıların önünden bile geçmemeliyiz… Ramazan ayındayız… En az onun yüzü suyu hürmetine yardımlaşma ve dayanışma alışkanlığımızı zirveye taşımalıyız…

     Özetle: “altta kalanın canı çıksın!” düzenine -gücümüzün yettiği kadar- yıkıcı bir darbe vurmalıyız…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.