Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

GÜNÜMÜZ İNSANINA ÖZGÜ GÖRÜNTÜLER…

Yazının Giriş Tarihi: 20.04.2021 17:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 05:57

-Pandemi Ortamındaki Halimiz Ahvalimiz-

Neredeyse tüm insanlarımız birbirlerine virüslü gibi bakıp, bir Allah’ın selamını bile vermesiz, birbirlerinden kaçınıyorlar…

Kimi suratlar “keser sapı” gibi; birçokları da sirkeye batmış ekşi mi ekşi yüzlü…

Gülen bir yüz görmek, azdan da az kişide var, ama onlarda; “gülsen gülmez, ağlasan ağlamaz yüzlü” tipler…

İnsanlarımızın betleri benizleri soluk… Kanları şırınga ile çekilmiş gibi…

Bakışlar donuk, bakışlar anlamsız, bakışlar ifadesiz, bakışlar öfkeli; kızgınlıkları avuçlarını sıkmalarından belli, yürürken de, otururken de…

Çoktan da çoğunun kaşları çatık… Kime, neye, niçin kızdıkları belirsiz bir şiddet iması taşımada, çoktan da çok suratlar…

Son bir yıl içinde (ki pandemi ortamında) kiminin kırışıklıkları artmış, kiminin de akları çoğalmış, gibi geliyor bana…

Canlı kanlı gençlerin bile dizlerinin bağı çözülmüş; bir yankesici elindeki poşeti alıp kaçsa -inanın- peşinden koşup yakalayacak dermanı yok gibi…

Tanıdığım gençlerin birçoğu son bir yılda 5 ila 10 yaş arasında -birdenbire- yaşlanmışlar gibi geliyor bana…

Çocuklarımızın ve gençlerimizin birçoğu bildiğimiz ve daha önce gördüğümüz gibilerse de, ebeveynler tedirgin mi, tedirgin…

Küçüklü büyüklü yerleşim merkezlerinde yaşayanların komşuluk ilişkileri bitti, bitecek, gibi! Yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma mefhumları da; selam kelam, hal hatır sormalar da öyle…

İnsanlarımızın çoğu ya kapı önlerinde, ya ev ile bakkal ve market gibi yerlere gidip gelmelerinde sokaklarda birbirlerinden virüslü görmüş gibi olunca; “nasılsınız, siz nasılsınız? İyi misiniz, rahat mısınız? Çocuklar nasıllar?” sorularını on saniyeye sığdırıp, kaçıyorlar, ayan beyan; ağızlarından çıkan olası bir salaşı bulaştırmasın diye…

Geleneklerimizden olan yakın komşularımıza -karşılıklı- yemek ikramı kültürü de bitti, pandemiden ötürü; “ya yemeklerine virüs bulaşmış olursa” diyen komşuların bile var olduğunu söylediler bana; “güler misin, ağlar mısın?” dedim… Sıcak tabakta virüs, hem de azılısı…

Velhasılı bir virüsün yüzünden tadımız tuzumuz kaçtıkça kaçıyor; huzurumuz da yarınlarımız da karardıkça kararıyor…

Gelir gideri karşılayamıyor…

Kiracılar kiralarını ödeyemiyorlar…

Birçok ev/daire ve işyeri sakinleri ya kiralarını, ya elektrik, ya doğalgaz ya da su faturalarını ödeyemiyorlar… Bi yerlerden para bulana ya da kredi kartlarına para yükleyene kadar ya yakınlarına gidiyorlar ya gurur yapıp karanlıkta kalıyorlar ya da “Ayaz Ağanın Damı” gibi soğukta oturuyorlar…

Pandemi günlerinde kabahatin büyüğü 65 yaş üstünün başına… 65 yaş ve üstü insanlarımız -sanırsınız- suçlu muamelesine layık görülüyor… 65 yaş ve üstünün tecrübelerinden ve deneyimlerinden yararlanmak resmi kişi ve kurumların akılarına bile gelmiyor… Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir 65 yaş üstü ayrıcalığı yok… Oysa onlar yaşamsal tecrübeleriyle birer kollayıcı ve gözetici oldukları unutulup hesaba bile katılmıyor… Üstelik sağlık bakanlığı birimleri -bilerek ya da bilmeyerek- onları köreltiyorlar.

Ama coronavirüs sürekli değişim/varyant gösteriyor; bu da bilinen önlemlerin koruyuculuğunu bozuyor.

Yoksulumuz çoktu ama süren pandemi günleri ile beraber yoksulumuz çoktan da çok oldu…

Refah seviyemiz soğan, patates ve askıda ekmek… Ama Ay’a gitmek istiyoruz…

Okullar “yazboz tahtası” gibi… İlkokul 1. Sınıflar okullu olduklarının zevkini bile çıkaramıyorlar; sanırsınız ki öğrenciler okula değil de sağlık ocaklarına gidip geliyorlar…

Önlemler, önlemler, önlemler… Kimileri akıllara ziyan, kimileri hınca hınç, kimileri Allah umuduna…

Şu ölümcül pandemi ortamında vuran vurana, soyan soyana, malı götüren götürene; “altta kalanın canı çıksın” düzenine doğru son hızla gidiyoruz… Ne paranın azını çoğunu biliyoruz ne de pulun değerini; ne bulursak “Yağma Hasanın böreği gibi” doymazlıklarımıza doymazlıklar; aymazlıklarımıza aymazlıklar ekliyoruz; malı mülkü “ölümüzün körüne koyacakmışız gibi” aç gözlülükten kurtulamıyoruz, maalesef!

Son bir yıl içinde “borç nedir” bilmeyenler, borç bataklığına gömülüyorlar; ne çalışanların sigortalarını ödeyebiliyorlar, ne de çalışanlar yevmiyelerinin tamamını alabiliyorlar; ücretin yarıdan azına çalışmaya razı olanlar var; eve helal ekmek götürebilmek için…

Birçok mal da, emtia da gün be gün fiyat artışları var…

Sanırsınız coronavirüs zam yoldaşı gibi; bir tarafta o vuruyor, bir taraftan da zam…

Pandemi yasakları doğrultusunda dükkânlarını ve işyerlerini saat kısıtlamalarından ötürü kapatan ya da çok az süreliğine açan ve üstelikle de küçüldükçe küçülen küçük burjuvalar… Yarıdan fazlası işsiz proletaryalar ile alt tabaka insanları ile aile fertleri hem sağlıksız besleniyorlar hem de sağlık giderlerini karşılayamıyorlar…

Resmi rakamlara göre, Coronavirüs nedeniyle 43’ü hekim olmak üzere, 100 sağlık çalışanımız covid-19’dan vefat etmiştir. Vatandaşlar bazında toplam vefat sayımız -resmi rakamlara göre- 36 bin küsur…

Yarın bu sayıların ne kadar artacağını ya da düşeceğini kimse tahmin edemez…

Rahmetli ama ölümsüz Cem Karaca’nın dediği gibi:

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…” de, Cennetlik mi olacağız, Cehennemlik mi? Bilen yok…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.