Siyasette günlerin ne getireceği belli olmaz. Seçim ne zaman olur, kimler seçime girer, kim kazanır bilinmez ama gönül ister ki siyasette adam gibi adamlar, adam satmayanlar yalan etmeyenler başarılı olsun. Fakat bir geçek varki; Türkiye'de hem sporda hem siyasette mağdur edebiyatı her zaman taraftar buluyor...

Bizim insanımız hep mazlumun yanında yer alır doğasında vardır.

Bunu bilen kurnaz siyasetçiler siyasette bu oyunun tuttuğunu bilir ve hep mazlum rolü oynar, kimi hep mağdur siyaseti yapar ve cukkayı götürür. Siyasetçinin düşüncesinde kim haklı kim haksız önemli değildir onun için önemli olan mazlum gözükmektir. Çünkü kazanmanın yolunu mazlum gözükmekte bulur.

Son dönemdeki yeni gerçeklik; ‘siyasette algıyı inşa eden kazanır’ düşüncesi. Ve kuşkusuz siyasetle iştiğal edenler siyasette "mağdur edebiyatı"yla oy devşirme yarışında. Derlerdi siyasette her zaman mağdur olanlar kazanır. Birini iktidara getirmek istiyorsanız saçma sapan mevzularla mağdur edeceksin,

Memleketin siyaset ve adı ticaret olan profiline bakınca, herkes malı kapma peşinde, rant devşirme, arsacılık, ruhsatsız yapı söylemsel gösteriş ve koltuk sevdası görünür. Siyaset hizmet için mi yapılır yoksa zengin olmak için mi? Herkes siyasete girerken hizmet edeceğiz diye söz verip nutuk atıyorlar ama hiç kimse ben zengin olacağım demiyor. Hakikaten şöyle bir bakın siyasette belli bir yerde olup ta zengin olmayan var mı? Tabi ki bazı istisnalar hariç

Herkesin kendine göre adamı var. Böyle olunca da vatandaş gününü siyaset, spükülasyon ve bilimum üçkağıtları dinlemekle geçiriyor.

Esas olan herkese ve herşeye hakkaniyetle yaklaşmaktır.

Bu algıyı artık ekonomik şartlar kırdı. Vatandaş dertleriyle dertlenen sorunlarına çare üreten sevincine ve üzüntüsüne ortak olanı arıyor. Artık mazlumu oynamak tutmuyor ve bunlar olmadan siyasette başarı yakalanamaz.