Hangi birine el atsan Arap saçına dönüş(türül)müş olan sorunlar…
Dünümüzle, bugünümüzle ve geleceğimizle ilgili sorunlar…
Tümü yaşamsal ve “ne idik!”, “ne olacağız!” ile alakalı sorunlar…
Aşımızla-ekmeğimle…
Eğitimimizle-sağlığımızla…
Huzurumuzla, güvenliğimizle, toplumsal yapımızla, bize biçilen yazgımızla, doğamız ve varlığımızla birebir ilintili sorunlar…
Hem, tümü de kalıcı çözümler bekleyen acil sorunlar…
XXX
Bir değil, birkaç değil; sayılamayacak kadar çok olan sorunlar…
Basit değil, gelip-geçici değil; ama zonturlu ve köklü sorunlar:
Kiminin kökü dışarıda, kiminin ki içeride; zehirli bir sarmaşık gibi iliklerimize kadar sarınmış/dolanmışlar, basbayağı kuşatmışlar bizi…
Bedenimizi, beynimizi, duygularımızı, aklımızı, mantığımızı, düşünme mekanizmamızı, inanç silsilemizi, değer yargılarımızı, tahammül sınırlarımızı ele geçirmişler…
Ama çoğu bizden ve aymazlıklarımızdan kaynaklanan türden…
Hem de -kendi aymazlıklarımızdan- pire iken deveye dönüştürdüğümüz sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Çoğu suni…
Ama “çıkar çıkar, fitne fesat, azdan aza yoğurup, ha bire yoğunlaştırıp” yoktan var edip, gerçeğe dönüştürüp altında ezildiğimiz türden sorunlar…
Savsakladığımız, kaderine terk ettiğimiz, tedbirsiz davrandığımız, zamanında önlem al(a)madığımız; “alt tarafı bir avuçluk kar topakları” deyip devleştirirken dahi küçümsediğimiz sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Ya da gündem değiştirmek, hedef saptırmak için ürettiğimiz türden sorunlar ki -hâlâ ve yine- tekrar ve tekrar yoktan var ettiklerimiz sorunlar da cabası…
Menfaat, çıkar ve yolsuzluk ilişkileri ile şekillenenler…
Aç gözlülük ile beslenenler…
“Evvel bendim, sonra ben!” egosuyla dayatanlar…
Kör inatla çözümsüzlüğü körükleyenler…
Sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Sorunun danıskası ülke ekonomisinde…
Üretimsizlikte, yatırımsızlıkta; yabancı sermaye kap-kaç’ında…
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ise cabası…
“Ya rezillik ya vezirlik” gözdağları…
Vergi kaçakçılığı ile her türden ekonomik madde kaçakçılığı da tuzu biberi…
Yolsuzluk, hortumculuk, rüşvet, üçkâğıtçılık, köşe dönmecilik, dolandırıcılık, beleşçilik, avantacılık ise planı-projesidir; bu olumsuzlukların -neredeyse- kurumsallaşma bazındaki görüntüleri…
Ve son dakika golü gibi; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK’in) verilerine göre gelir dağılımı, seviyesinde en yoksul ülkelerin altına düştük, düşeceğiz!
XXX
Toplumsal manada -olumlu ya da olumsuz- her işin başı ekonomiden kaynaklanmaktadır ki bu gerçeği artık ‘tabirimi maruz görün’ hamal hamo dahi bilmektedir…
Ve bundandır ki “artık” yükselen enflasyonun düşük gösterilmesi “yaşama yansıyan” gerçeği gizleyememektedir…
-Cari açığın dudak uçuklatan seviyesini de…
-İç ve dış borç toplamının on yıllarca altından kalkılamayacak gibi olması da…
-Paramızın Dolar ve Euro karşısında buz kalıbı gibi erimesi de…
-Ekonomideki mevcut durumun -gözden kaybolması gibi- küçülmesini de…
-İnşaat sektörünün dünden bugüne; taş üstüne sağlam bir taş koyamaması da…
-Ekmeğe muhtaç olanların oranlarının gün be gün artması da…
Ve de gizlenmeye çalışılan, yalan yanlış rakamlar ve beyanlarla ve avuntu telkinli nutuklarla atlatılacağı sanılan, ama “fitili ateşlenmiş” patlamaya hazır ekonomik kriz bombasının genelde dar gelirliyi, düşük ücretliyi, az topraklı ve KOBİ’ler ile küçük esnafları ve de işçisiyle, memuruyla, çiftçisiyle, tüm halkımızı vuracağı kesindir…
İşsizlik oranı kimilerine göre %16,5; kimilerine göre %11,5, kimilerine göre de %20 küsurlarda olmasında bile bir tutarlık yoksa…
Terk-i sanat ile iflas eden küçük işletmeci ile esnafların oranı 2007’nin iki katından fazla… Ki şimdilik…
Vatandaşın cebine yansıyan gerçek enflasyon oranı ise -istisnasız- yüzde 25’ler de…
Yoksulluk başa bela…
İşsizlik “açlar dizilmiş açlar, değil beş on, binler kapıda, milyonlarsa kuyrukta…
Gripli, nezleli, ilaçsız ve aşısız korona virüs belası derseniz o, başlı başına bir felaket…
Hayat pahalı; üstelik -günden güne- zonturlu zamlar da kapıda…
Anlayacağınız bu sorunlar yumağında, küller vatandaş genelinin tümden başına…
Küçüğünden büyüğüne resmi eğitim/öğretim güvencesi derseniz, Allaha emanet!
XXX
Terör, -hâlâ- başlı başına bir sorun…
Siyasetteki aymazlıklar da…
Sağlıkta çağdaşlıktan ve teknolojik nimetlerden yoksunluk da; dışı kalaylı içi vay vaylı sağlık sistemimiz de…
Demokrasinin ve laikliğin zaaflara uğratılması ve de unutturmaya çalışılması da…
Kutsal Dinimiz üzerinden yapılan, rant siyasetçisi cemaat ve topluluklara devlet içinde geniş alanlar açılması da…
Cumhuriyet kazanımlarının ortaçağ zihniyetiyle ‘yer yer’ törpülenmesi de, Hukukun siyasallaşması tehlikesi de sorun mu sorun.
Milli Eğitim Kurumları da başlı başına bir sorun, YÖK de…
Özgür basına uygulanan sansürcü baskı da sorun, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırları da…
Hatta dokunulmazlıklar da sorun, yargı tıkanıklıkları da…
Yüzde 10’luk seçim barajı da sorun, siyasi partilerdeki lider sultası da...
Tümü de geleceğimize, birlik ve dirliğimize, huzurumuza, mutluluğumuza dair tehditler oluşturacak türden…
Ve bunların tümü siyasi iktidarın sorumluluk alanında olan sorunlardır.
Ve de öncelikli çözüm mercii mevcut siyasi iktidardır; ulusça “ya azillik ya vezirlik” hususunda…
Ve şunu unutmayınız ki, iktidar ile muhalefet kanlı bıçaklı olmaktan sakınmalı ve de ülke çıkarları için -yararlı ve kalıcı- yapısal birliktelikler oluşturmalıdırlar.
Ve bu hayati konularda -önem ve öncelik sırasına göre- tez elden çözüm(ler) üretmek de tüm vatandaşların hakkıdır; kalıcı, yararlı, iyi ve güzel hizmetler beklemek de…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Web.tv
Kemal CENGİZ
SORUNLAR YUMAĞINA DÖNDÜK…
Sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Sosyoekonomik, sosyopolitik, sosyokültürel sorunlar…
Gittikçe derinleşen, nasırlaşan, çözümsüzleşen sorunlar…
Düzlüklerden tepelere, tepelerden dağlara dönüşen sorunlar…
Hangi birine el atsan Arap saçına dönüş(türül)müş olan sorunlar…
Dünümüzle, bugünümüzle ve geleceğimizle ilgili sorunlar…
Tümü yaşamsal ve “ne idik!”, “ne olacağız!” ile alakalı sorunlar…
Aşımızla-ekmeğimle…
Eğitimimizle-sağlığımızla…
Huzurumuzla, güvenliğimizle, toplumsal yapımızla, bize biçilen yazgımızla, doğamız ve varlığımızla birebir ilintili sorunlar…
Hem, tümü de kalıcı çözümler bekleyen acil sorunlar…
XXX
Bir değil, birkaç değil; sayılamayacak kadar çok olan sorunlar…
Basit değil, gelip-geçici değil; ama zonturlu ve köklü sorunlar:
Kiminin kökü dışarıda, kiminin ki içeride; zehirli bir sarmaşık gibi iliklerimize kadar sarınmış/dolanmışlar, basbayağı kuşatmışlar bizi…
Bedenimizi, beynimizi, duygularımızı, aklımızı, mantığımızı, düşünme mekanizmamızı, inanç silsilemizi, değer yargılarımızı, tahammül sınırlarımızı ele geçirmişler…
Ama çoğu bizden ve aymazlıklarımızdan kaynaklanan türden…
Hem de -kendi aymazlıklarımızdan- pire iken deveye dönüştürdüğümüz sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Çoğu suni…
Ama “çıkar çıkar, fitne fesat, azdan aza yoğurup, ha bire yoğunlaştırıp” yoktan var edip, gerçeğe dönüştürüp altında ezildiğimiz türden sorunlar…
Savsakladığımız, kaderine terk ettiğimiz, tedbirsiz davrandığımız, zamanında önlem al(a)madığımız; “alt tarafı bir avuçluk kar topakları” deyip devleştirirken dahi küçümsediğimiz sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Ya da gündem değiştirmek, hedef saptırmak için ürettiğimiz türden sorunlar ki -hâlâ ve yine- tekrar ve tekrar yoktan var ettiklerimiz sorunlar da cabası…
XXX
Bize özgü sorunlar, soruncuklar…
İdari ve yönetsel hatalardan kaynaklananlar…
Bireysellikten toplumsallığa dönüşenler, dönüştürülenler…
Menfaat, çıkar ve yolsuzluk ilişkileri ile şekillenenler…
Aç gözlülük ile beslenenler…
“Evvel bendim, sonra ben!” egosuyla dayatanlar…
Kör inatla çözümsüzlüğü körükleyenler…
Sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Sorunun danıskası ülke ekonomisinde…
Üretimsizlikte, yatırımsızlıkta; yabancı sermaye kap-kaç’ında…
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ise cabası…
“Ya rezillik ya vezirlik” gözdağları…
Vergi kaçakçılığı ile her türden ekonomik madde kaçakçılığı da tuzu biberi…
Yolsuzluk, hortumculuk, rüşvet, üçkâğıtçılık, köşe dönmecilik, dolandırıcılık, beleşçilik, avantacılık ise planı-projesidir; bu olumsuzlukların -neredeyse- kurumsallaşma bazındaki görüntüleri…
Ve son dakika golü gibi; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK’in) verilerine göre gelir dağılımı, seviyesinde en yoksul ülkelerin altına düştük, düşeceğiz!
XXX
Toplumsal manada -olumlu ya da olumsuz- her işin başı ekonomiden kaynaklanmaktadır ki bu gerçeği artık ‘tabirimi maruz görün’ hamal hamo dahi bilmektedir…
Ve bundandır ki “artık” yükselen enflasyonun düşük gösterilmesi “yaşama yansıyan” gerçeği gizleyememektedir…
-Cari açığın dudak uçuklatan seviyesini de…
-İç ve dış borç toplamının on yıllarca altından kalkılamayacak gibi olması da…
-Paramızın Dolar ve Euro karşısında buz kalıbı gibi erimesi de…
-Ekonomideki mevcut durumun -gözden kaybolması gibi- küçülmesini de…
-İnşaat sektörünün dünden bugüne; taş üstüne sağlam bir taş koyamaması da…
-İşsizlik oranının sefiller tepesine dönüşmesi de…
-Ekmeğe muhtaç olanların oranlarının gün be gün artması da…
Ve de gizlenmeye çalışılan, yalan yanlış rakamlar ve beyanlarla ve avuntu telkinli nutuklarla atlatılacağı sanılan, ama “fitili ateşlenmiş” patlamaya hazır ekonomik kriz bombasının genelde dar gelirliyi, düşük ücretliyi, az topraklı ve KOBİ’ler ile küçük esnafları ve de işçisiyle, memuruyla, çiftçisiyle, tüm halkımızı vuracağı kesindir…
İşsizlik oranı kimilerine göre %16,5; kimilerine göre %11,5, kimilerine göre de %20 küsurlarda olmasında bile bir tutarlık yoksa…
Terk-i sanat ile iflas eden küçük işletmeci ile esnafların oranı 2007’nin iki katından fazla… Ki şimdilik…
Vatandaşın cebine yansıyan gerçek enflasyon oranı ise -istisnasız- yüzde 25’ler de…
Yoksulluk başa bela…
İşsizlik “açlar dizilmiş açlar, değil beş on, binler kapıda, milyonlarsa kuyrukta…
Gripli, nezleli, ilaçsız ve aşısız korona virüs belası derseniz o, başlı başına bir felaket…
Hayat pahalı; üstelik -günden güne- zonturlu zamlar da kapıda…
Anlayacağınız bu sorunlar yumağında, küller vatandaş genelinin tümden başına…
Küçüğünden büyüğüne resmi eğitim/öğretim güvencesi derseniz, Allaha emanet!
XXX
Terör, -hâlâ- başlı başına bir sorun…
Siyasetteki aymazlıklar da…
Sağlıkta çağdaşlıktan ve teknolojik nimetlerden yoksunluk da; dışı kalaylı içi vay vaylı sağlık sistemimiz de…
Demokrasinin ve laikliğin zaaflara uğratılması ve de unutturmaya çalışılması da…
Kutsal Dinimiz üzerinden yapılan, rant siyasetçisi cemaat ve topluluklara devlet içinde geniş alanlar açılması da…
Cumhuriyet kazanımlarının ortaçağ zihniyetiyle ‘yer yer’ törpülenmesi de, Hukukun siyasallaşması tehlikesi de sorun mu sorun.
Milli Eğitim Kurumları da başlı başına bir sorun, YÖK de…
Özgür basına uygulanan sansürcü baskı da sorun, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırları da…
Hatta dokunulmazlıklar da sorun, yargı tıkanıklıkları da…
Yüzde 10’luk seçim barajı da sorun, siyasi partilerdeki lider sultası da...
Tümü de geleceğimize, birlik ve dirliğimize, huzurumuza, mutluluğumuza dair tehditler oluşturacak türden…
Ve bunların tümü siyasi iktidarın sorumluluk alanında olan sorunlardır.
Ve de öncelikli çözüm mercii mevcut siyasi iktidardır; ulusça “ya azillik ya vezirlik” hususunda…
Ve şunu unutmayınız ki, iktidar ile muhalefet kanlı bıçaklı olmaktan sakınmalı ve de ülke çıkarları için -yararlı ve kalıcı- yapısal birliktelikler oluşturmalıdırlar.
Ve bu hayati konularda -önem ve öncelik sırasına göre- tez elden çözüm(ler) üretmek de tüm vatandaşların hakkıdır; kalıcı, yararlı, iyi ve güzel hizmetler beklemek de…