Evine gitmek için kaçamak yollar mı arıyor; kaçacak gibi mi bakıyor?
Aç mı, açlık sınırında mı yaşıyor; sadakayla mı geçiniyor, iktidarın nimetlerinden mi kırıklanıyor; yoksa hırsızlığa, gaspa, kap-kaç’a mı hazırlanıyor?
Önce gözüne bakacaksın, sonra jest ve mimiklerine…
Ve ülke ekonomisini ve sosyal düzeni göreceksin… Kalkınıyor muyuz, kalkınmıyor muyuz; refah içinde miyiz, ser-sefil miyiz? İspatı, istatistiği, belgesi gözlerde mevcuttur...
O gözlerde hukukun üstünlüğüne (yasalara ve yargıçlara) güven mi var, güvensizlik mi?
Yargı mı, yoksa baktığın insanın gözleri mi bağlı?
Bak, gör!
Siyasal mı bakıyor, başı dik! Ya da ezilmişlik içinde bir sadaka bakışlı gibi mi?
Dünyasından vaz geçmiş gibi mi, yoksa ‘aman sen de mi’ diye?
Cin gibi mi bakıyor, hin gibi mi?
Bir kabahatini mi gizliyor, bir kusur işlemiş mi, ya da bir merak ifadesi mi taşıyor?
Kızgın ve hiddetli mi bakıyor, ürkek mi; korkuyor mu, yoksa tekrar be tekrar bir umut mu arıyor?
Bakışları hep yerde mi geziniyor; düşürülmüş para mı arıyor, yoksa kaliteli bir sigara göpçüğü bulmayı mı umuyor?
Hepsi o konuşan gözlerde gizli, dudaklar oynamasa da…
Bakınca görürsünüz: Gözlerinin feri mi kaçmış, gözlerinin içi mi gülüyor, yoksa gözleri kan çanağıma mı dönmüş?
Hüsranları, yetmezlikleri, ezilmişlikleri mi oynuyor; bitmişliğini mi, tutsaklığını mı işaret ediyor; birilerine…
İşçilerin, dar gelirlilerin, emeklilerin, küçük esnafın, az topraklı köylülerin, memurların, öğretmenlerin, polislerin, küçük işletmecilerin, öğrencilerin, işsizlerin yani tüm insanımızın gözlerine bakınca anlarım ben; ekonomik gidişat iyi midir, kötü mü?
Benim istatistiksel göstergemdir gözler…
Şu gün ki TÜİK’den (Türkiye İstatistik Kurumu’ndan) daha bi tatminkârdır benim için; rakamlara dökemesem de…
Ama bakınca anlarım ben o gözlerden, işsizlik yüzdemizi… Geçim standart’ının seviyesini… Refah düzeyimizi… Kişinin yarınlarından emin mi, değil mi olduğunu…
Bugün bir esnaf siftah yapmış mıdır, yapmamış mıdır?
Kira borcunu, elektrik-doğalgaz-telefon-su faturasını, kredi kartı harcamasını karşılayabilmiş midir? Ya çocuklarının okul masraflarını… Ya bankasına veya esnafına tarifsiz bir ezilmişlik içinde girip çıkmasını… Ayan-beyan tarifler bana, o gözler!
Ve ben şundan; yaşam tecrübelerime dayanarak ve emin olarak; “Gün be gün selam-sabah, hatır-gönül azalmakta ülkemde” diyebilirim!
Neden?
Açık vermemek ve iç dünyasını yansıtmaktan korktuğu için kimse, kimse ile göz göze gelmek istemiyor da ondan.
Suratlar keser sapı gibi, suratlar tabanca gibi, suratlar nerede ve ne zaman patlayacağı belirsiz serseri bir mayın gibi…
Neden mi, niçin mi?
Her işin (daha doğrusu sorunun) başı ekonomi olduğu için… Ekonomik açık, ekonomik yetmezlik, ekonomik gelir dağılımındaki adaletsizlik, ekonomik bozukluk, tekelci hâkimiyetin ve katmerli sömürü düzeninin yüzünden…
Bak gelenin geçenin gözüne ülke ekonomisini ve sosyal yapısını oku, yorumla…
Üretim ilişkileri hangi düzeyde; özelin mi, genelin mi yararına işliyor?
Üretim araçlarının özel mülkiyet paylaşımı adil mi, değil mi?
Yönetenler ile yönetilenler, çalıştıranlar ile çalışanlar; yani, emek ile sermaye arasındaki sosyo-ekonomik çelişki daralıyor mu, derinleşiyor mu?
Yargının siyasallaşması hukukun politik iktidarca tuşa getirilmesi değil midir, değil mi?
Demokrasi özde mi işliyor, sözde mi?
Laik cumhuriyet ‘birarada’ insan gibi özgürce ve saygın bişekilde yaşamanın toplumsal mihenk taşı mıdır, değil mi?
Ekonomi büyümüş mü, küçülmüş mü, yerinde mi sayıyor? Bak insanımızın cüzdan gibi gözüne; boş mu, dolu mu anlarsın!
Çünkü gözler konuşurken dil kandıracak kulak bulamaz…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kemal CENGİZ
GÖZLER DE KONUŞUR, ANLAYANA!
Ben, ülkemin sosyo-ekonomik ve sosyo-politik durumunu insanımızın gözlerinden anlarım…
Gidişat iyi mi, kötü mü?
Vatandaş içinde bulunduğu koşullardan memnun mu, değil mi?
Bu gibi soruların cevabı onların gözlerinde gizlidir. Alıcı bir gözle bakınca sizler de görürsünüz.
Gözüne baktığınız insanın cebinde ekmeğine katık alacak parası var mı, yok mu?
İşsiz mi, çalışıyor ama eline geçen ücretle geçinebiliyor mu, geçinemiyor mu?
Borçlu mu, borcunu vadesinde ödeyebilir mi, ödeyemez mi?
Evine gitmek için kaçamak yollar mı arıyor; kaçacak gibi mi bakıyor?
Aç mı, açlık sınırında mı yaşıyor; sadakayla mı geçiniyor, iktidarın nimetlerinden mi kırıklanıyor; yoksa hırsızlığa, gaspa, kap-kaç’a mı hazırlanıyor?
Önce gözüne bakacaksın, sonra jest ve mimiklerine…
Ve ülke ekonomisini ve sosyal düzeni göreceksin… Kalkınıyor muyuz, kalkınmıyor muyuz; refah içinde miyiz, ser-sefil miyiz? İspatı, istatistiği, belgesi gözlerde mevcuttur...
O gözlerde hukukun üstünlüğüne (yasalara ve yargıçlara) güven mi var, güvensizlik mi?
Yargı mı, yoksa baktığın insanın gözleri mi bağlı?
Bak, gör!
Siyasal mı bakıyor, başı dik! Ya da ezilmişlik içinde bir sadaka bakışlı gibi mi?
Dünyasından vaz geçmiş gibi mi, yoksa ‘aman sen de mi’ diye?
Cin gibi mi bakıyor, hin gibi mi?
Bir kabahatini mi gizliyor, bir kusur işlemiş mi, ya da bir merak ifadesi mi taşıyor?
Kızgın ve hiddetli mi bakıyor, ürkek mi; korkuyor mu, yoksa tekrar be tekrar bir umut mu arıyor?
Suçlu mu, stresli mi, sağlıksız mı, yorgun mu, hüzünlü mü; yoksa âşık mıdır, vuslat mı arıyordur?
Bakışları hep yerde mi geziniyor; düşürülmüş para mı arıyor, yoksa kaliteli bir sigara göpçüğü bulmayı mı umuyor?
Hepsi o konuşan gözlerde gizli, dudaklar oynamasa da…
Bakınca görürsünüz: Gözlerinin feri mi kaçmış, gözlerinin içi mi gülüyor, yoksa gözleri kan çanağıma mı dönmüş?
Hüsranları, yetmezlikleri, ezilmişlikleri mi oynuyor; bitmişliğini mi, tutsaklığını mı işaret ediyor; birilerine…
İşçilerin, dar gelirlilerin, emeklilerin, küçük esnafın, az topraklı köylülerin, memurların, öğretmenlerin, polislerin, küçük işletmecilerin, öğrencilerin, işsizlerin yani tüm insanımızın gözlerine bakınca anlarım ben; ekonomik gidişat iyi midir, kötü mü?
Benim istatistiksel göstergemdir gözler…
Şu gün ki TÜİK’den (Türkiye İstatistik Kurumu’ndan) daha bi tatminkârdır benim için; rakamlara dökemesem de…
Ama bakınca anlarım ben o gözlerden, işsizlik yüzdemizi…
Geçim standart’ının seviyesini… Refah düzeyimizi… Kişinin yarınlarından emin mi, değil mi olduğunu…
Bugün bir esnaf siftah yapmış mıdır, yapmamış mıdır?
Kira borcunu, elektrik-doğalgaz-telefon-su faturasını, kredi kartı harcamasını karşılayabilmiş midir? Ya çocuklarının okul masraflarını… Ya bankasına veya esnafına tarifsiz bir ezilmişlik içinde girip çıkmasını… Ayan-beyan tarifler bana, o gözler!
Ve ben şundan; yaşam tecrübelerime dayanarak ve emin olarak; “Gün be gün selam-sabah, hatır-gönül azalmakta ülkemde” diyebilirim!
Neden?
Açık vermemek ve iç dünyasını yansıtmaktan korktuğu için kimse, kimse ile göz göze gelmek istemiyor da ondan.
Suratlar keser sapı gibi, suratlar tabanca gibi, suratlar nerede ve ne zaman patlayacağı belirsiz serseri bir mayın gibi…
Neden mi, niçin mi?
Her işin (daha doğrusu sorunun) başı ekonomi olduğu için… Ekonomik açık, ekonomik yetmezlik, ekonomik gelir dağılımındaki adaletsizlik, ekonomik bozukluk, tekelci hâkimiyetin ve katmerli sömürü düzeninin yüzünden…
Bak gelenin geçenin gözüne ülke ekonomisini ve sosyal yapısını oku, yorumla…
Üretim ilişkileri hangi düzeyde; özelin mi, genelin mi yararına işliyor?
Üretim araçlarının özel mülkiyet paylaşımı adil mi, değil mi?
Yönetenler ile yönetilenler, çalıştıranlar ile çalışanlar; yani, emek ile sermaye arasındaki sosyo-ekonomik çelişki daralıyor mu, derinleşiyor mu?
Yargının siyasallaşması hukukun politik iktidarca tuşa getirilmesi değil midir, değil mi?
Demokrasi özde mi işliyor, sözde mi?
Laik cumhuriyet ‘birarada’ insan gibi özgürce ve saygın bişekilde yaşamanın toplumsal mihenk taşı mıdır, değil mi?
Ekonomi büyümüş mü, küçülmüş mü, yerinde mi sayıyor? Bak insanımızın cüzdan gibi gözüne; boş mu, dolu mu anlarsın!
Çünkü gözler konuşurken dil kandıracak kulak bulamaz…