Toplum olarak en belirgin özelliğimiz ''unutmak.'' Yaşadığımız onca acıyı duymadan, dokunmadan, görüp hissedemeden öyle çabuk unuttuk ki...
Oysa bir kişiye yapılan haksızlık, bütüne işlenmiş bir suçtur. Bu sorumluluk bilincini kendimize yüklemeli kör gözlerimizi açıp kesik olmayan ellerimizi uzatmak zorundayız. Aksi halde acıya ne kadar duyarsızlaşırsa insan o kadar çok şiddet eğlimli olur. Bunun sonucunda da içimizde ki kötü taraf diğeri de kötü diye sürekli saldırmaya, yok etmeye çalışır.
21. yüzyılın en büyük sorunlarından biri de, üretmeyen üretenin sırtına basarak geçen dışı dolu içi boş bir yapının hakim olması. İçine bir şey alamayan bu yapı kendindeki eksikliği tamamlamak için üreten tarafı yok eder. Bu yapı içine sıkışıp kalmış kişiler istedikleri kadar zengin istedikleri kadar varlıklı olsunlar içlerine bir şeyler almadıkları duyarlı ve sorumlu olmadıkları sürece yok etmeye devam ederler. Üstelik de asıl yok olanın kendisi olduğunun farkında olmadan. Çünkü yok ettiğini düşündüğü şey yaşadığı sürece yakasını bırakmaz, vücudunun bir yerlerinde döner dolaşır ve ona hep kendini hatırlatır.
Bu yüzdendir bugün toplum olarak unutup yok sayarak onca günahı gömmüş olmamız. Oysa hiçbiri yakamızı bırakmadı bizi daha da saldırgan yapılar haline getirdi.
O halde bizi ben merkezci yapan, egomuzu yöneten seyircisi olmayan bir sahnede tek başına çalıp söyleyleten bu yapıdan sıyrılıp birbirimizi izleyebileceğimiz, birbirimize karşı sorumluluk duygusu hissedeceğimiz görerek ve duyarak bir arada olabileceğimiz ışıkları pırıl pırıl parlayan bir sahnede buluşalım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sosyolog Neslihan KARAYILAN
BU SAHNE ''BİZİM''
Toplum olarak en belirgin özelliğimiz ''unutmak.'' Yaşadığımız onca acıyı duymadan, dokunmadan, görüp hissedemeden öyle çabuk unuttuk ki...
Oysa bir kişiye yapılan haksızlık, bütüne işlenmiş bir suçtur. Bu sorumluluk bilincini kendimize yüklemeli kör gözlerimizi açıp kesik olmayan ellerimizi uzatmak zorundayız.
Aksi halde acıya ne kadar duyarsızlaşırsa insan o kadar çok şiddet eğlimli olur. Bunun sonucunda da içimizde ki kötü taraf diğeri de kötü diye sürekli saldırmaya, yok etmeye çalışır.
21. yüzyılın en büyük sorunlarından biri de, üretmeyen üretenin sırtına basarak geçen dışı dolu içi boş bir yapının hakim olması. İçine bir şey alamayan bu yapı kendindeki eksikliği tamamlamak için üreten tarafı yok eder. Bu yapı içine sıkışıp kalmış kişiler istedikleri kadar zengin istedikleri kadar varlıklı olsunlar içlerine bir şeyler almadıkları duyarlı ve sorumlu olmadıkları sürece yok etmeye devam ederler. Üstelik de asıl yok olanın kendisi olduğunun farkında olmadan. Çünkü yok ettiğini düşündüğü şey yaşadığı sürece yakasını bırakmaz, vücudunun bir yerlerinde döner dolaşır ve ona hep kendini hatırlatır.
Bu yüzdendir bugün toplum olarak unutup yok sayarak onca günahı gömmüş olmamız. Oysa hiçbiri yakamızı bırakmadı bizi daha da saldırgan yapılar haline getirdi.
O halde bizi ben merkezci yapan, egomuzu yöneten seyircisi olmayan bir sahnede tek başına çalıp söyleyleten bu yapıdan sıyrılıp birbirimizi izleyebileceğimiz, birbirimize karşı sorumluluk duygusu hissedeceğimiz görerek ve duyarak bir arada olabileceğimiz ışıkları pırıl pırıl parlayan bir sahnede buluşalım.